İbrahim SOYTÜRK
“Muhakkak ki, Biz insanı en güzel biçimde yarattık.”
“Ahsen-i Takvim…” İnsana ait ideal bir kavram…
Bir yandan yaratılışın en mükemmel örneği olarak tanımlanırken, bir yandan da insanın kendi varlığının farkına varamaması, üzerinde durulması gereken bir çelişkiyi ortaya koyuyor. Biz, en güzel biçimde yaratıldık; ama ne yazık ki, bu güzelliği, bu mükemmel yapıyı ne kadar tanıyıp, anlayabiliyoruz?
İnsan, varlıklar arasında belki de en karmaşık olanıdır. Yalnızca fiziksel bir varlık değil, aynı zamanda düşünceye, duygulara, hayallere sahip bir varlıktır. Ama insanın kendisiyle yüzleşmesi, kendisini tanıması, düşünceleriyle ve eylemleriyle ne kadar uyum içinde olduğunu görmesi kolay bir süreç değildir. En büyük sorulardan biri belki de şu olmalı: Kendimizin farkında mıyız?
İnsanın Farkında Olabilme Zorluğu
Bizi diğer tüm canlılardan ayıran şey, şüphesiz akıl ve bilinçtir. Ancak bu akıl, ne yazık ki, çoğu zaman bizi kendi iç yolculuğumuzdan alıkoyar. Dış dünyaya o kadar odaklanmışızdır ki, içsel benliğimize dair derin sorgulamalara, içsel keşiflere zaman ayırmayız. Toplumun dayattığı normlarla, başarı anlayışlarıyla, sosyal medyanın sürekli rekabet ortamıyla, içsel gücümüzü unutur ve sadece dışarıdaki “görünüşe” odaklanırız. Oysa ideal bir insan, “Ahsen-i Takvim” anlayışıyla, içsel dengesiyle var olur; fiziksel ve ruhsal güzelliğiyle bir uyum içinde yaşar.
Peki, bu idealden ne kadar uzaktayız? Kendimizi her zaman en iyi şekilde, en güzel şekilde görmek yerine, eksikliklerimizle, hatalarımızla daha fazla ilgileniyoruz. “Yetersizim” düşüncesi, bizleri en güzel halimizden, en doğru halimizden uzaklaştırıyor. Halbuki insan, “en güzel biçimde yaratılmış” bir varlıktır. Bu güzelliği dışsal değil, içsel dünyamızda, düşüncelerimizde, insanlara yaklaşımımızda, dünyaya bakış açımızda bulmalıyız.
Ahsen-i Takvim: İdeal İnsanlık Hedefi
“Ahsen-i Takvim” ifadesi, sadece fiziksel bir mükemmeliyeti değil, aynı zamanda insanın içsel, ruhsal ve moral anlamda da en güzel biçimde olmasını ifade eder. İnsan, sadece bedensel olarak değil, duygusal, düşünsel ve ruhsal açıdan da kendini en güzel biçimde yaratmıştır. Peki, biz bu güzelliği ne kadar fark ediyoruz?
İdeal insan, ne kendi kusurlarını başkalarına yansıtır, ne de başkalarının hatalarını kendine yükler. İdeal insan, sabırlıdır, hoşgörülüdür, adaletli ve dürüsttür. İdeal insan, ne çok acı çeker, ne de gereksiz yere kendini mutsuz eder. O, kendi iç dünyasında huzur bulmuş, bilinçli olarak varlığının anlamını keşfetmeye çalışan bir bireydir.
Ahsen-i Takvim, sadece ideal bir insan modeli değil, aynı zamanda her bireyin ulaşması gereken bir potansiyeli de ifade eder. Her insanın içinde bu potansiyel mevcuttur, fakat bunun farkına varmak, buna ulaşmak için kendimizi derinlemesine keşfetmemiz gerekir. Kendimize bakabilmeli, içsel dünyamızdaki karanlık köşeleri temizlemeli, geçmişin yargılarından kurtulmalı ve kendi öz değerlerimizi bulmalıyız.
Kendimizin Farkında Olabilsek…
Ah, kendimizin farkında olabilsek! O zaman belki de dünyanın karmaşası içinde kaybolmak yerine, kendi iç huzurumuzu inşa edebiliriz. Eğer insan, kendisinin farkında olabilse, çevresindeki dünyayı daha sağlıklı, daha adil, daha huzurlu bir şekilde algılar. İnsanın farkındalığı, sadece kendini tanımasıyla değil, aynı zamanda başkalarına ve topluma nasıl katkı sağladığını fark etmesiyle anlam kazanır. Çünkü insan, sadece kendisinin en iyi versiyonunu yaratmakla kalmaz, aynı zamanda bu versiyonu dünyaya da sunar.
Kendinin farkında olmak, insanın sadece varlığını değil, aynı zamanda potansiyelini de kabul etmesidir. İnsanın kendisini anladığı, kabul ettiği ve sevdiği her an, evrenin sunduğu en büyük hediyelerden birini keşfetmiş olur. Ve bu, dünyayı değiştirme gücüne sahip bir farkındalıktır.
Sonuç: İnsan, İçsel Yolculuğunda Kendini Keşfetmeli
Muhakkak ki, insan en güzel biçimde yaratılmıştır. Ama bu güzellik sadece dış görünüşte ya da toplumsal başarıda değil, iç dünyasında, düşüncelerinde ve eylemlerinde de kendini gösterir. İnsanlık, “Ahsen-i Takvim” kavramını anlamadıkça, kendi potansiyelinin farkına varamayacaktır. Kendimizin farkında olabilsek, hem kendimize hem de dünyaya katacağımız değer daha büyük olurdu.
İnsan, içsel yolculuğuna başladığında, hayatın anlamını daha net görür. Bu yolculuk, dış dünyada kazandığımız başarılarla değil, içsel barışla, sevgiyi ve huzuru keşfetmekle başlar. Eğer insan, gerçekten “kendisinin farkında” olabilse, hayatı en güzel biçimde yaşayacak ve kendi “Ahsen-i Takvim”ine ulaşacaktır.