Rafet ULUTÜRK
Halep’te Türk bayrağının dalgalanması, sadece bölgesel bir gelişme değil, aynı zamanda tarihi bir derinliğe sahip bir adım olarak görülmelidir. Bugün bu adım, “Misak-ı Milli geri mi geliyor?” ve “Türk Yüzyılı başladı mı?” sorularını beraberinde getirmektedir. Bu sorular, hem geçmişimizin mirasını hem de geleceğe dair umutlarımızı yansıtan önemli bir tartışma alanı açıyor.
Misak-ı Milli’nin İzleri mi yoksa eski sınırlara mı dönülüyor?
Misak-ı Milli, Türk milletinin milli ve coğrafi sınırlarını çizdiği, birlik ve beraberlik idealinin bir manifestosu olarak kabul edilir. Bu ideal, yalnızca bir toprak bütünlüğü değil, aynı zamanda kültürel ve tarihi bağların korunmasını da ifade eder. Halep, bu bağlamda tarih boyunca Misak-ı Milli’nin bir parçası olarak kabul edilmiş; Anadolu’nun ayrılmaz bir uzantısı, medeniyetimizin doğu kapısı olmuştur.
Bugün Halep’te Türk bayrağının dalgalanması, sadece askeri bir zaferin ötesinde, bu coğrafyanın tarihi ve kültürel kimliğine yeniden sahip çıkışımızın bir sembolü olarak yorumlanabilir. Halep’ten Esat’ın askerleri arkalarına bakmadan yerlerini bırakıp kaçtılar. Elbette bu, bölgenin halkıyla dostane ve adaletli ilişkiler kurmayı, onların refahını ve huzurunu sağlama sorumluluğunu da beraberinde getiriyor. Misak-ı Milli’nin ruhu, sadece toprak kazanımı değil, insan kazanımı ve birliği pekiştirme hedefidir.
Türk Yüzyılı Başladı mı?
Son yıllarda Türkiye’nin küresel arenadaki etkinliği ve kararlılığı, “Türk Yüzyılı”nın başladığı yönündeki tartışmaları güçlendirdi. Türk Yüzyılı, sadece bir siyasi veya askeri yükselişi değil, aynı zamanda insani değerlerin, kültürel birikimin ve medeniyet vizyonunun yeniden inşasını ifade ediyor.
Halep’te Türk bayrağının dalgalanması, bu vizyonun bir yansıması olarak görülebilir. Artık dünya sahnesinde sadece kendi halkının değil, mazlumların da sesi olan, adaleti savunan, tarihi mirasını geleceğe taşıyan bir Türkiye var. Bu bayrağın Halep’te dalgalanması, Türk Yüzyılı’nın bölgesel bir adımı olarak değerlendirilebilir.
Yeni Bir Sorumluluk Dönemi
Ancak, bu tarihi adım büyük bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Türk bayrağı, yalnızca bir güç simgesi değildir; aynı zamanda adaletin, vijdanın, merhametin ve refahın garantörüdür.
Halep’teki bu gelişme, bölgedeki mazlumlara umut olurken, Türkiye’ye de bu değerleri koruma ve yayma misyonu yüklemiştir.
Misak-ı Milli’nin ruhunu hayata geçirmek, Türk Yüzyılı’nı başlatmak sadece bir bayrağın dalgalanmasıyla değil, o bayrağın temsil ettiği değerleri yaşatmakla mümkündür. Halep’te mazlumların yüzü gülüyorsa, barış yeniden tesis ediliyorsa ve burada kardeşlik bağları güçleniyorsa, işte o zaman Misak-ı Milli’nin ve Türk Yüzyılı’nın hedeflerine gerçekten ulaşmışız demektir.
Geçmişten Geleceğe Bir Yolculuk: Türk Yüzyılı’nın Başlangıcı
Halep Fethedildi ve giriş kapısına Türk Bayrağı asıldı. Halep’te dalgalanan Türk bayrağı, sadece bir zaferin değil, aynı zamanda tarihin derin izlerinin geleceğe taşındığının bir sembolüdür. Bu bayrak, geçmişin mirasını onurlandırırken, aynı zamanda Türk milletinin yeniden yükselişinin müjdecisidir. Misak-ı Milli’nin belirlediği sınırlar içinde, barış ve kardeşlik anlayışı üzerine yeni bir çağın temelleri atılmaktadır. Bu adım, Türk Yüzyılı’nın inşası için atılan güçlü bir başlangıçtır.
Türkler, yeniden tarihin sahnesinde yükseliyor. Gerçekten de, Türk Yüzyılı artık başlamıştır ve geri dönüş yoktur. Bu sadece coğrafi bir yeniden yapılanma değil, aynı zamanda kültürel, siyasi ve sosyal bir dönüşümün de işaretidir. Türk milletinin gücü, yalnızca askeri başarılarla değil, aynı zamanda barış, huzur ve adaletin sağlanmasındaki kararlılığı ile de ölçülecektir.
Türklerin Günü Geliyor
Türk Yüzyılı, yalnızca geçmişteki zaferlerin değil, aynı zamanda Türk milletinin evrensel değerlerle yeniden şekillenen vizyonunun bir yansımasıdır. Geriye dönüp bakıldığında, bu coğrafyada yüzyıllar boyu süren mücadeleler ve elde edilen zaferler, bugünün Türk milletini daha güçlü kılmaktadır. Şimdi ise, bu güç sadece sınırların ötesine değil, gönüllere de nüfuz etmeye başlamaktadır. Türk milletinin gücü, geçmişin mirası ve geleceğe duyduğu güvenle birleşerek bir kez daha şekil alıyor.
Halep fethedildi. Halep’in girişine Türk bayrağı asıldı ve halk, “Allahu Ekber, Allahu Ekber” tekbirleriyle kutlama yaptı. Esad’ın askerlerinden kurtuluşunu kutladılar ve gerçek sahipleri, bu topraklara yerleştiler. Türk-İslam yüzyılında ileri, daima ileri! Sefer bizden, zafer Allah’tan. Durmadık, durmuyoruz, durmayacağız. Doğru bildiğimiz yolda, koşar adımlarla ilerlemeye devam ediyoruz. Yolumuz, İlâ-yı Kelimetullah; hedefimiz Kızıl Elma…
Ancak, bu sürecin nihai başarısı yalnızca askeri zaferlerde gizli değildir. Gerçek zafer, bu topraklarda yaşayan tüm insanların gönlünü kazanmakta ve adaleti tesis etmekte yatmaktadır.
Bu, sadece bir askeri üstünlük değil, aynı zamanda kültürel bir yeniden doğuş ve toplumların barış içinde yaşamasını sağlayacak bir adalet anlayışıdır. Türk milletinin inşa ettiği bu yeni dünya düzeni, sadece güçle değil, sevgi, saygı ve hoşgörüyle şekillenecektir.
Türk Yüzyılı’nın inşası, yeniden geçmişe dönmek değil, tarihsel birikimle bugünü ve yarını inşa etmek, barış içinde bir gelecek kurmaktır. Bu, sadece bir coğrafyanın değil, tüm insanlığın yararına olan bir yolculuktur. Geçmişin izlerinden güç alarak, Türkler bir kez daha geri dönüyor ve yeni bir dönemin liderliğine adım atıyor.
Allah’a şükürler olsun ki bugün bu bayrak dalgalanıyor. Şimdi bu bayrağın hakkını vermek, hem tarihe hem de geleceğe karşı en büyük sorumluluğumuzdur. Misak-ı Milli’nin ışığında ve Türk Yüzyılı’nın iddiasıyla, bu coğrafyada barış, adalet ve kardeşlik hakim olana kadar yürümeye devam edeceğiz.
Allah yar ve yardımcımız olsun…