Nevzat ÖZTÜRK
Günümüzde, bilim ve teknolojide olağanüstü gelişmelere tanık oluyoruz.
Ulaşım ve iletişimin hızına neredeyse yetişilemiyor. Yakında uçan arabalarımız olacak.
Gezegenler arası seyahat planlarınızı şimdiden yapmaya bakın. Eskiyen ya da bozulan organlarınız mı var, hiç endişe etmeyin kök hücre sayesine yeniden onarılıp yerine takılacak.
Böylece daha uzun ve sağlıklı yaşayabileceğimiz günler yakın.
Belki ölümsüzlük iksiri de keşfedilecek ama biz yaştakilerin bu konuda pek şansı olduğunu sanmıyorum; ama gençlerin önü açık. Zihnimizi dev bir ekrana dönüştürüp, sonsuz bilgi ağına sahip üstün makineler olmamızı sağlayacak teknoloji de neredeyse sürüme hazır.
Tüm bu ve benzeri daha birçok maddi gelişmeler karşısında “insanlık durumu”ndan ne haber?
Tüm bu imkânlar insanlık kalitesinde de bir iyileşmeyi garanti ediyor mu, dersiniz.
Ne yazık ki, görünen o şaşalı vitrinin gerisinde her bakımdan çürümeye yüz tutmuş bir manzara görebilirsiniz. O halde nedir insanda çürüyen?
1. AHLAKİ ÇÜRÜME: Tekbencilik, narsizim illeti neredeyse herkese bulaşmış durumda; kendini yanılmaz, kusursuz ve en üstün gören; yalnızca kendini düşünen, her şeyi kendisi için isteyen, tek hak ve yetki sahibi olarak kendisini gören tiplerin sayısı giderek çoğalıyor. Bunların bir sabitesi, davranışlarını sınırlayan ve yöneten aşkın bir değer düzeni bulunmuyor. Kendi menfaat ve zevkleri için herkesi harcamaya hazırlar; kendi zaferleri uğruna tüm dünyayı yakmayı göze alabilirler. Sahtekârlık, istismar, dolandırıcılık, teşhircilik, kolay ve kısa yoldan para kazanma en gözde davranış normları.
2. BEYİN ÇÜRÜMESİ: Ekran bağımlılığı yediden yetmişe herkesi esir almış durumda.
Önemli bir şeyi kaçırma endişesiyle sürekli ekrana kilitlenen, tüm ilgisini basit, düşünsel çaba gerektirmeyen, eğlenceli hazır paket verilerden sağlayan dijital bir nesil var ortada.
Gerçek bir sohbet ve muhabbet kültüründen uzak, doğaya yabancı, okuma ve araştırma merakı kısıtlı, resim ve videolarla konuşan ve yarışanların dünyasındayız.
Beynini kullanmayı askıya almış, sadece pasif alıcı ve tüketici konumunda büyük yığınlar.
Hiçbir büyük hayali, fikri ve ideali olmayan, günlük, anlık verilerle beslenen, hep doyumsuzluk içinde kıvranan körpe yetenekler. Dijital nesil için orta yaşlardan itibaren demans, erken bunama gibi zihinsel bozulmalar kaçınılmaz gözüküyor.
3. BEDEN ÇÜRÜMESİ: Tam bir “gıda terörü “ ile karşı karşıyayız. Şişmanlık(obezite) küresel bir afete dönüşüyor; belki de tarihte ilk olarak insanlar açlıktan değil, tokluktan ölüyor.
Genetiği değiştirilmiş (GDO) ya da doğallığı bozulmuş sahte besinler ya da besleyici olmayan hazır (çöp) gıdalar sağlığımızı tehdit ediyor.
Bağışıklık sistemi yeterince çalışmayan dirençsiz bedenler hastalıklara davetiye çıkarıyor.
Genç yaşlarda kalp krizinden ölüm vakaları giderek çoğalıyor.
Bilim ve teknolojinin nimetlerini yalnızca bedenin konforu için kullanmanın sayısız tehlikeleri var. Şu bir gerçek ki; “Hayvanlar aç ve güvensiz olduklarında, insanlar tok ve güçlü olduklarında tehlikeli olurlar.” Doğru yaşam; bedenimiz kadar aklımız, ahlakımız ve maneviyatımızın bir bütün olarak gelişip olgunlaştığı bir anlayışa bağlıdır.
İnsan anlayışımız ve eğitim sistemimizde bu bakış açısını geliştirme görev ve sorumluluğu bizleri bekliyor.
Ümitli olabilir miyiz bilemiyorum.
Ancak, “yeryüzüne gelen her insan yavrusu, Tanrı’nın henüz insandan ümidini kesmediğinin bir işaretidir.”