Mehmet ÇAKIR
Blinken-Erdoğan-Fidan görüşmesinden aktarılan o kare, sadece bir diplomasi anı değil, aynı zamanda Türk milletinin tarihsel kimliğinin güçlü bir yansımasıydı. Arka plandaki Atatürk’ün devasa kalpaklı portresi ve görüşmede ABD bayrağının bulunmaması, sembollerin ötesine geçen derin bir mesaj taşıyor: Türk devleti, kendi iradesi ve değerleriyle masadadır.
Bu sahne, modern Türk devletinin “şartlar ne olursa olsun kendi yolunu çizeceği” iradesini gösteriyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün o kararlı bakışı, sanki Chester İmtiyazı’nı yırtıp attığı o tarihi anı bugüne taşıyor. Ancak bu defa mesaj sadece geçmişin hatırlatılması değil; geleceğe dair bir irade beyanıdır. Türk milletine yıllardır unutturulmaya çalışılan öz güvenin, diplomasi masasında yeniden inşa edildiği bir anı yaşıyoruz.
ABD bayrağının olmaması, diplomatik teamüllerin ihlalinden ziyade, Türk devletinin kendi değerlerini ve onurunu merkeze aldığı bir duruşu ifade ediyor. Bu, “eşitler arası diyalog” ilkesine dayanan bir mesajdır. İlişkilerin bir tarafın üstünlüğüyle değil, karşılıklı saygıyla şekilleneceğini vurgulayan güçlü bir semboldür.
Atatürk’ün kalpaklı fotoğrafı, o masada sadece geçmişi değil, aynı zamanda bugünü ve geleceği temsil ediyor. Bu fotoğraf, Türk milletine şunu hatırlatıyor: Egemenliğin simgesi, tarih boyunca özgürlüğü ve bağımsızlığı için savaşmış bir milletin kararlılığıdır. Bugün de bu kararlılık, dünyaya açık bir mesaj olarak yeniden ifade edilmektedir.
Bu tür görüntüler, sadece bir diplomatik detayı değil, Türk milletinin özgüvenini nasıl kazanacağını gösteriyor. Özgüven; kendi değerlerinden güç alarak, dış baskılar karşısında sağlam bir duruş sergilemekle gelir. Türk milleti, yeniden kendi hikâyesini yazmak ve sahnede kendi rolünü oynamak için adımlar atmaktadır. Bu kare, o dönüşümün bir nişanesidir.
Unutulmamalıdır ki; Türk milletinin gücü sadece tarihindeki zaferlerinden değil, bugünkü duruşundan ve geleceğe olan inancından kaynaklanır. Bu inanç, sadece iç politikada değil, uluslararası arenada da kendini gösterdiğinde, gerçek anlamda özgüven yeniden tesis edilecektir. Bu kare, milletimizin kendi kimliğini yeniden hatırlama sürecinde önemli bir adım olarak tarihe geçecektir.