İbrahim SOYTÜRK
Türk dünyası, geniş bir coğrafyaya yayılan ve milyonlarca insanı kapsayan büyük bir kültürel ve tarihsel mirasa sahip. Ancak, bu büyük milletin farklı alfabeler kullanması, iletişim, kültürel alışveriş ve siyasi işbirliğinde önemli bir engel oluşturuyor. Türkiye’nin Latin alfabesi kullanması ve diğer Türk devletlerinde Kiril ya da Arap alfabelerinin hâkim olması, bu büyük coğrafyada ortak bir dil birliğinin önünde önemli bir bariyer. Ancak, “ortak bir alfabenin benimsenmesi”, sadece Türkiye değil, Türkiye dışındaki Türk halklarını da harekete geçirecek ve güçlü bir birleşmenin önünü açacaktır.
Türk dünyası, uzun yıllar boyunca siyasi ve kültürel bölünmüşlükler yaşadı. Tarihin bir döneminde, Sovyet etkisi altında kalan birçok Türk devleti ve topluluğu, zorla Kiril alfabesini kullanmaya ve Rusçayı resmi dil olarak benimsemeye zorlandı. Bu süreç, Türk halkları arasında dilsel ve kültürel uçurumlar oluşturdu. Türk Kurultayları gibi büyük organizasyonlarda bile, ortak bir dil bulunamaması, ülkeler arasındaki iletişimi zorlaştırdı. Bu kurultaylarda ne yazık ki sıkça Rusça iletişim dili olarak kullanıldı, çünkü Türk devletleri farklı alfabeler ve dillerle birbirinden kopmuştu. Ancak, bugün gelinen noktada, Türk dünyası için yeni bir dönem başlıyor: ortak alfabe ve ortak dil anlayışı ile kültürel bağların yeniden inşası.
Rusçadan Ortak Alfabeye: Yeni Bir Dönemin Eşiği
Sovyetler Birliği’nin etkisinde kalan Türk devletleri, özellikle Orta Asya’da, eğitim ve bürokraside Rusça ve Kiril alfabesine bağımlı hale getirildi. Bu, hem Türkiye ile olan iletişimi kesti hem de Türk dünyasındaki farklı topluluklar arasında bir iletişim kopukluğuna yol açtı. Türkiye Latin alfabesini kullanırken, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan gibi ülkelerde Kiril alfabesi uzun yıllar boyunca devam etti. Bu ayrışma, kültürel ve siyasi işbirliğini de zorlaştırdı. Öyle ki, Türk Kurultayları gibi önemli platformlarda bile, Türk halkları birbirini anlamakta zorlanıyordu ve genellikle Rusça kullanılıyordu. Ortak tarihimiz ve kültürümüz olmasına rağmen, dil bariyerleri bizi bir araya getirmekten çok uzaklaştırdı.
Bugün ise bu dönem yavaş yavaş kapanıyor. Kazakistan’ın Latin alfabesine geçiş kararı alması ve Azerbaycan gibi bazı Türk devletlerinin de Latin alfabesine uyum sağlaması, Türk dünyasında yeni bir dönemin kapısını aralıyor. Ortak alfabe ile artık Türk halkları, birbirini anlamakta daha az zorluk çekecek ve Rusçaya olan bağımlılık tamamen ortadan kalkacak.
Türk dünyasında tek bir alfabenin kullanılması, tarihsel ve kültürel uyanışı hızlandıracaktır. Türkiye dışında yaşayan Türk halkları, uzun yıllar boyunca farklı alfabeler ve diller kullanarak kültürel bağlarını zayıflatmış, ortak miraslarından uzaklaşmıştır. Ortak bir alfabe sayesinde, Türkiye dışındaki Türkler, yeniden bu büyük mirasa bağlanacak, tarihsel köklerine daha güçlü bir şekilde sarılacaklardır.
Ortak Alfabenin Birleşme Gücü
Ortak alfabe, “Türk lehçeleri arasındaki uçurumu kapatacak” ve Türkiye dışındaki Türklerin Türkiye’deki kültürel ve edebi eserlerle daha kolay etkileşimde bulunmalarını sağlayacaktır. Böylece, halklar arasındaki kültürel alışveriş artacak ve ortak bir Türk kimliği daha da güçlenecektir.
Ortak bir alfabenin benimsenmesi, sadece dilsel bir birlik değil, aynı zamanda kültürel ve siyasi bir güç birliğini de beraberinde getirecektir. Bu yeni dönemde, Türk halkları arasındaki dil engelleri yıkılarak, ortak bir kimlik inşa edilecektir. Artık Türk Kurultayları’nda Rusçaya ihtiyaç kalmadan kendi dilimizde birbirimizi anlayacağız. Bu sadece sembolik bir değişiklik değil, aynı zamanda ortak bir dil bilinci ile geleceğe birlikte yürümenin de bir göstergesidir.
Kazakistan’ın Latin alfabesine geçişi ile başlayan bu süreç, Türk dünyasının diğer bölgelerine de yayılacaktır. Bu sayede, Türkiye ile Orta Asya’daki Türk devletleri arasındaki iletişim daha da kolaylaşacak, ortak kültürel projeler, eğitim işbirlikleri ve ticari anlaşmalar hız kazanacaktır. Ortak alfabe, sadece dil birliğini sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda ortak bir siyasi ve ekonomik blok oluşturma yolunda önemli bir adım olacaktır.
Birbirimizi Anlamanın Zamanı Geldi
Bugün, Türk dünyasında dilsel engellerin ortadan kalkmasıyla, birbirimizi daha iyi anlama dönemi başlıyor. Tarihsel olarak aynı köklere sahip olmamıza rağmen, farklı alfabeler ve diller yüzünden birbirimize yabancılaştık. Ancak, ortak alfabe sayesinde bu yabancılaşma sona erecek ve kültürel bağlarımız yeniden güçlenecek. Türk Kurultayları artık sadece siyasi toplantılar değil, ortak dilin ve kültürün kutlandığı platformlar haline gelecek. Her bir Türk devleti, dilini koruyarak ve zenginleştirerek bu ortak alfabenin bir parçası olacak.
Sonuç: Geleceğe Birlikte Yürümek
Rusça’nın etkisinde geçen yılların ardından, Türk dünyası artık kendi diline ve kimliğine sahip çıkma dönemine girdi. Ortak alfabe, sadece bir dil reformu değil, Türk dünyasının yeniden birleşmesi ve güçlenmesi için atılan büyük bir adım. Bu alfabe sayesinde, Türkiye dışındaki Türk halkları da ortak bir kimlik bilinciyle hareket edecek, birbirleriyle olan bağlarını daha da güçlendirecektir.
Artık birbirimizi anlama zamanı geldi. Türk dünyası, ortak alfabe ile kültürel, siyasi ve ekonomik olarak yeni bir döneme adım atıyor. Bu adım, geçmişteki ayrışmaları sona erdirip, geleceğe birlikte yürüyen güçlü bir Türk dünyasının habercisi olacak.
Ortak Alfabe: Türk Dünyasının Küresel Uyanışı
Ortak alfabe, ekonomik anlamda da Türkiye dışındaki Türk halklarını harekete geçirecektir. Birbirinden farklı alfabeler kullanan Türk devletleri arasında ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi her zaman zorluk yaratmıştır. Ancak ortak alfabe, ticaretin, diplomatik belgelerin ve ekonomik işbirliklerinin standardize edilmesine büyük katkı sağlayacak, ülkeler arası ticari işlemler daha hızlı ve etkin bir şekilde yürütülebilecektir. Bu da hem Türkiye hem de diğer Türk devletleri için yeni fırsatlar anlamına gelir; yatırımlar artar, sınır ötesi işbirlikleri hız kazanır, böylelikle ortak bir ekonomik güç ortaya çıkar.
Avrupa ve Balkanlarda Yaşayan Türklerin Uyanışı
Ortak alfabe, sadece Orta Asya ve Kafkasya’daki Türkleri değil, Avrupa ve Balkanlar’da yaşayan Türkleri de harekete geçirecektir. Bulgaristan, Yunanistan, Kosova, Makedonya gibi Balkan ülkelerinde yaşayan milyonlarca Türk, yıllardır farklı alfabeler ve diller kullanarak kendi kültürel mirasından kopma noktasına gelmiştir. Ortak alfabenin benimsenmesi, bu bölgelerde yaşayan Türklerin, Türkiye ile daha yakın bir kültürel ve dilsel bağ kurmasını sağlayacak, bu da diasporadaki Türklerin kültürel kimliklerini yeniden kazanmasına vesile olacaktır. Aynı zamanda, ortak alfabe, Balkanlar ve Avrupa’daki Türk diasporası arasında da bir dayanışma ve birlik ruhunu pekiştirecek, bu bölgelerdeki Türklerin hem kendi kimliklerine sahip çıkmasına hem de Türkiye ile olan bağlarını güçlendirmesine yardımcı olacaktır.
Sonuç
Ortak bir alfabe, Türk dünyasında sadece bir dil ve iletişim aracı olarak değil, kültürel, siyasi ve ekonomik bir birleşmenin de anahtarı olacaktır. Türkiye dışındaki Türk halkları, bu adım sayesinde ortak bir kimlik ve hedef etrafında birleşecek, tarihsel miraslarına daha sıkı sarılacaklardır. Ortak alfabe, Balkanlar’dan Orta Asya’ya kadar geniş bir coğrafyadaki Türkleri kültürel bir uyanışa ve siyasi işbirliğine yönlendirecek, Türk dünyası küresel arenada daha güçlü bir aktör olarak yerini alacaktır.