Rafet ULUTÜRK
Hayat bir damla ile başlar… Gökyüzünden süzülen bu damlalar, bir araya geldiklerinde yağmura, yağmur fırtınaya dönüşür. Fırtınanın dağları beslemesi, dereleri coşturması ve nihayetinde okyanuslara ulaşması, doğanın bir dengesidir. Türk Dünyası da işte böyle bir güç kaynağıdır; dünyanın dört bir yanına dağılmış Türk toplulukları, aynı kökten gelen damlalar misali, birlik ve beraberlikle hareket ettiklerinde adeta bir okyanusa dönüşür.
Bir damla yalnız başına zayıf görünse de, bu damlalar bir araya geldiğinde büyük bir güç oluştururlar. İşte bu güç, yalnızca birlik ve beraberlik ruhuyla ortaya çıkar. Türk Dünyası’nın tüm coğrafyalarında yaşayan halklar, kültürel ve tarihi bağları sayesinde bir araya geldiklerinde, bu damlalar bir okyanus misali devleşir. Okyanus, önüne çıkan engelleri aşar, büyük dalgalar oluşturur ve en sağlam gemileri bile dibe çekme gücüne sahip olur.
Dünyanın her köşesinde var olan bu Türk toplulukları, ortak bir bilinçle hareket ettiklerinde sadece kendi içlerinde bir dayanışma ağı oluşturmaz, aynı zamanda karşılaştıkları zorlukları aşma kapasitesine de sahip olurlar. Birlik içinde hareket eden bir Türk Dünyası, ekonomik, kültürel ve politik arenalarda güçlü bir aktör haline gelebilir. Ancak bu potansiyelin gerçeğe dönüşebilmesi için, damlaların birbirine ulaşması ve okyanusun bir parçası olma bilinciyle hareket etmeleri gereklidir.
Bir damla olmak yerine, bu okyanusun bir parçası olmak; işte gerçek güç budur. Çünkü bu güç, sadece bireysel çıkarların ötesinde, büyük bir medeniyetin tarihsel sorumluluğunu da üstlenir. Her damla, bu okyanusun büyümesine katkıda bulunur ve birlikte hareket ettiklerinde karşılarına çıkan hiçbir engel aşılmaz değildir.
Türk Dünyası’nın bugün en büyük ihtiyacı, bu damlaların bir araya gelmesidir. Birbirinden farklı coğrafyalarda, farklı zorluklar içinde yaşayan bu toplulukların birbirini desteklemesi, ortak projeler geliştirmesi ve birlikte hareket etmesi, hepimizin geleceğini şekillendirecektir. Birlik ve beraberliğin oluşturduğu bu okyanus, sadece bir güç kaynağı değil, aynı zamanda kültürel mirasımızın ve değerlerimizin korunmasının teminatıdır.
Sonuç olarak, bireysel damlalar olarak kalmak yerine, bu büyük okyanusun bir parçası olmayı seçmeliyiz. Birlik ve beraberlik içinde hareket ettiğimizde, karşısında durulamayacak bir güç haline geliriz. Türk Dünyası’nın bu büyük okyanus olma hedefi, sadece bugünkü zorlukları aşmakla kalmayacak, gelecekte de daha güçlü ve dayanıklı bir toplum inşa etmenin anahtarı olacaktır.
Bir Damlada Saklı Güç: Türk Dünyası’nın Yeniden Doğuş Hikayesidir