Hüseyin YILDIRIM
Tarihteki büyük güçler, her zaman sınırlarını genişletme, kaynaklarını artırma ve daha fazla nüfuz kazanma peşinde koşmuşlardır. Bugün de bu dinamik, dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olan ABD için geçerlidir. Ancak bu sefer mesele, dünya çapında etkileri olacak kadar büyük bir senaryoya dayanıyor: Kanada’nın ABD’nin 51. eyaleti olma ihtimali.
Trump’ın Şaka mı, Yoksa Alt Metin mi?
Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın Kanada Başbakanı Justin Trudeau’ya yönelik sözleri, espriyle karışık bir alt metin içeriyor olabilir. “Kanada bizim 51. eyaletimiz” demek, sıradan bir dil sürçmesi değil, Amerika’nın tarih boyunca Kanada’yı nasıl gördüğünün yansıması olabilir.
Trump, “Büyük Kanada Eyaletimizin Valisi Justin Trudeau” diyerek sadece diplomatik nezaket sınırlarını aşmakla kalmadı, aynı zamanda Kanada’nın ABD’nin radarındaki stratejik bir bölge olduğunu da ima etti. Ancak bu, sadece bir liderin bireysel fikri mi, yoksa ABD’nin uzun vadeli bir stratejisi mi?
Kanada: ABD’nin İştahını Kabartan Bir Cennet
Kanada, 9.98 milyon kilometrekarelik yüzölçümüyle dünyanın en büyük ikinci ülkesi. Ancak nüfusu sadece 40 milyon civarında ve bu, ABD’nin nüfusuyla kıyaslandığında oldukça düşük. Kanada’nın geniş coğrafyası, zengin doğal kaynakları ve stratejik konumu, Amerikan iştahını kabartmak için fazlasıyla yeterli.
Yeraltı ve Yerüstü Zenginlikleri: Kanada, petrol, doğalgaz, orman ürünleri ve mineraller açısından dünya liderlerinden biridir. Bu kaynaklar, küresel rekabetin kızıştığı bir dönemde ABD için büyük bir ekonomik avantaj sağlayabilir.
Stratejik Konumu: Kanada, Kuzey Kutbu’na açılan kapısı ve Atlantik ile Pasifik arasında uzanan sınırlarıyla, ABD’nin hem güvenliği hem de küresel ticaret yolları için vazgeçilmez bir bölge konumundadır.
İngiltere’nin Durumu: Tarih ve Gerçeklik
Kanada, her ne kadar bağımsız bir ülke olarak kabul edilse de, hâlâ İngiltere Krallığı’na bağlıdır. Kanada’nın devlet başkanı, İngiltere Kralı’dır ve kralı temsilen bir genel vali Ottawa’da görev yapar. Ancak bu bağlantı, genellikle sembolik bir düzeyde kalır. Peki, böyle bir durumda ABD, Kanada’yı gerçekten bünyesine katmaya kalksa, İngiltere ne yapabilir?
1. Diplomatik Tepki: İngiltere elbette bu duruma itiraz edecektir. Ancak itirazların sahada ne kadar karşılık bulacağı tartışmalı. İngiltere, ABD’ye karşı ne ekonomik ne de askeri anlamda ciddi bir direnç gösterebilir.
2. Metal Fırtına Senaryosu: Eğer bu durum bir savaşa dönüşürse, Atlantik’te bir İngiliz-Amerikan çatışması ihtimali hayal bile edilemeyecek kadar kaotik sonuçlara yol açabilir. Ancak modern dünyada böyle bir savaşın maliyeti, her iki taraf için de felaket olur.
Kanada Halkının Tavrı
Kanada halkı, bu denklemde en kritik unsurdur.
Referandum İhtimali: ABD, Kanada’yı birleştirme fikrini ciddi bir şekilde gündeme getirirse, bu durum bir referandumla sonuçlanabilir. Kanada halkının, refah seviyesi ve ABD’nin ekonomik gücü nedeniyle böyle bir birleşmeye olumlu bakabileceği bir senaryo oluşturulabilir.
Quebec’in Durumu: Ancak Kanada’nın Fransızca konuşulan bölgesi Quebec, bu tür bir birleşmeye direnç gösterebilir. Quebec’in bağımsızlık eğilimleri, Kanada-ABD birleşmesi senaryosunu daha da karmaşık hale getirir.
ABD İçin Bir Kanada: Dünyanın Dengesi Değişir
Eğer ABD, Kanada’yı bünyesine katarsa, bu sadece Kuzey Amerika’yı değil, tüm dünyayı sarsacak bir dönüşüm yaratır.
Ekonomik Süper Güç: ABD, Kanada’nın doğal kaynaklarını ve geniş topraklarını kullanarak ekonomik gücünü ikiye katlayabilir.
Küresel Siyaset: ABD, bu birleşmeyle Rusya’ya karşı daha güçlü bir kuzey sınırı oluşturur ve Çin’e karşı jeopolitik üstünlük sağlar.
Dünya Hâkimiyeti: Bu birleşme, ABD’nin küresel hegemonya süresini uzatabilir ve onu tartışmasız bir süper güç haline getirebilir.
Trump ve Geleceğin Kanadası
Donald Trump’ın Kanada ile ilgili esprili söylemleri, aslında daha derin bir stratejik düşüncenin ürünü olabilir mi? ABD’nin Kanada’ya yönelik iştahı, yalnızca tarihsel bir merak mı yoksa gerçek bir hedef mi? Bu sorular, hem Kanada’nın hem de dünyanın geleceği açısından önem taşıyor.
Kanada, güçlü bir ulusal irade ve İngiltere ile olan bağlarını koruyabilirse, bu senaryo bir hayalden öteye geçemez. Ancak ABD’nin ekonomik, askeri ve diplomatik gücü göz önüne alındığında, bu tür bir birleşmenin tamamen imkansız olduğunu söylemek de saflık olur.
Trump delidir, ne yapsa yeridir sözünü bir yana koyarsak, Kanada’nın gelecekte nasıl bir pozisyonda olacağını dünya sahnesi belirleyecek. Ancak şu kesin: Kanada’yı bünyesine katmış bir ABD, dünyanın kaderini kökünden değiştirebilir.