Prof. Dr. Hayati DURMAZ
Balkanlar, Anadolu’yla birlikte yüzlerce yıllık ortak bir tarihe, kültüre ve mücadeleye sahiptir. Ancak ne yazık ki günümüzde Balkanlardan Türkiye’ye göç eden insanlara dair bazı yanlış ve yüzeysel yorumlar yapılıyor. “Balkan muhaciri”, “Rumeli göçmeni”, “Bulgaristan ya da Makedonya göçmeni” gibi ifadeler, derin tarihî bağları yansıtmak bir yana, sanki bu insanlar farklı bir kökene, başka bir aidiyete sahipmiş gibi bir algı oluşturuyor. Oysa gerçek çok farklı:
Bu insanlar, yüzyıllar önce Anadolu’dan, Horasan’dan, Türkistan’dan Balkanlara, hatta Avrupa’nın içlerine kadar fetihler yaparak giden, Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucu ruhunu taşıyan “Evlad-ı Fatihan”ın torunlarıdır.
Evlad-ı Fatihan: Anadolu’nun Fethettiği Topraklara Nefes Olmak
“Evlad-ı fatihan” terimi, Osmanlı’nın fethettiği topraklara yerleştirilen Anadolu ve Orta Asya kökenli Türkleri tanımlar. Bu insanlar, fethedilen topraklara yerleşmiş, oraları vatan kılmış ve Türk-İslam kültürünü Balkanlarda yaşatmışlardır. Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda iz bırakan, kültür ve medeniyet kuran bu topluluğu, sıradan bir “göçmen” olarak görmek, tarihi ve kültürel bir haksızlık olur. Çünkü onlar yalnızca bir göç hikayesi değil, Anadolu’nun Avrupa’ya açılan penceresidir.
Anadolu’dan Balkanlara ve Yeniden Anadolu’ya
Tarihî süreçte Osmanlı’nın güç kaybetmesi ve Balkan coğrafyasındaki çatışmalar nedeniyle, Balkan Türkleri Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmışlardır. Ancak bu göç, bir terk ediş değil, yüzyıllar önce Anadolu’dan Balkanlara açılan bir kapının yeniden kapanması anlamını taşıyordu. Türkiye’ye gelen bu insanlar, Anadolu’nun kültürünü, dilini, örf ve adetlerini hâlihazırda taşıyan kardeşler olarak, Anadolu’ya dönmüşlerdi. Bu, iki ayrı coğrafya arasında bir ayrım değil, aslında birbirini tamamlayan iki parça arasında köprü kurulmasıydı.
Balkan Muhacirleri, Türkiye’nin Ayrılmaz Parçasıdır
Balkan muhacirleri, sadece bir göçmen topluluğu değil, Türkiye’nin ayrılmaz bir parçasıdır. Onlar, Osmanlı’nın mirasını, Anadolu kültürünü ve Türk-İslam medeniyetini Balkanlarda yaşatan, bu değerleri nesilden nesile aktaran insanlardır. Türkiye’de yaşayan birçok insan, atalarının geçmişte Balkanlara fetih amacıyla gitmiş olduğu gerçeğinin bilincindedir. Balkan muhacirleri, Anadolu’daki diğer tüm Türk topluluklarıyla aynı kökten gelen, aynı geçmişi paylaşan kardeşlerdir.
“Göçmen” İfadesi Tarihi Yanlış Anlayışlara Yol Açıyor
“Göçmen” veya “muhacir” gibi ifadeler, bu toplulukların Türkiye’nin köklü bir parçası olduğu gerçeğini gölgeler.
Bu insanlar, tıpkı Anadolu’da doğup büyüyenler gibi Türkiye’nin çocuklarıdır. Fetihler ve tarihî misyonla Balkanlara yerleşen Evlad-ı Fatihanın torunları, aslında Türkiye’de bulunan ve Osmanlı’nın kültür mirasını sürdüren insanlardır. Balkanlardan gelen insanların Anadolu’ya kök salması, tarihsel bir dönüşün, vatanseverliğin ve birlikteliğin en güçlü simgesidir.
Türkiye: Anadolu ve Balkanların Ortak Mirası
Türkiye, sadece Anadolu’dan ibaret değil, aynı zamanda Balkanların da mirasına sahip çıkan bir ülkedir. Bu iki coğrafyanın birbirine kattığı değerler, Türkiye’nin kültürel zenginliğini ve birlik anlayışını daha güçlü kılar. Balkan göçmenleri ve Anadolu halkı, aynı köklerden beslenen, tarih boyunca aynı idealler için mücadele eden kardeşler olarak Türkiye’nin ortak kültürel kimliğini oluşturur. Bu ortak kültür, iki coğrafya arasında ayrım yapmayı gereksiz kılar; çünkü Balkanlardan gelenler, Anadolu’nun tarihini, kültürünü ve medeniyetini zaten kendileriyle birlikte getirmişlerdir.
Sonuç: Bizler Aynı Kökten Gelen Kardeşleriz
Tarihe baktığımızda, Balkanlar ve Anadolu’nun iki ayrı dünya olmadığını, aksine birbirini tamamlayan parçalar olduğunu görürüz. Balkan muhacirleri, göçmen değil, Evlad-ı Fatihanın torunları olarak bu topraklara dönmüş kardeşlerimizdir. Türkiye’nin köklü mirasına sahip çıkmak, tüm bu tarihî bağları anlamakla mümkündür. Bu yüzden, Balkan göçmenleri ifadesi yerine, Osmanlı’nın fetih ruhunu sürdüren evladı fatihanın torunları ifadesini kullanmak, tarihe ve kültüre daha doğru bir bakış açısı kazandıracaktır.