Yazarlarımız

TÜRKİYE İLE ÇİN ARASINDA SUÇLULARI İADE ANDLAŞMASI

Sürgündeki Başbakan İsmail Cengiz:

”Türk Halkı Uygurların Hamisi; Türkiye, Doğu Türkistan’ın Garantisidir.

” Türkiye ile Çin arasında 13 Mayıs 2017’de imzalanan ve 12 Nisan 2019’da da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylanarak yürürlüğe giren “Suçluları İade Antlaşması”; iadesi mümkün olan suçlar, zorunlu ve takdiri ret, geçici tutuklama, hızlandırılmış iade, kişinin ve eşyanın teslimi ile transit geçiş konularında hükümler ihtiva etmektedir.

Çin’e karşı söylemleri ve yazılarıyla demokratik çerçevede bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi veren kişilerin bu eylemlerinden dolayı Çin’e veya Çin’e verilme ihtimali bulunan ülkelere gönderilmeleri yasaktır.

Çin’den zulüm görerek veya siyasi görüşleri sebebiyle uzun süreli tutuklanma veya idam edilme ihtimali olan kişilerin her ne sebeple iade edilmesi yasaktır.

“Zorunlu Ret Nedenleri” başlıklı 3ncü maddede; “Talep edilen tarafın, iade talebine konu suçun siyasi bir suç olduğunu değerlendirmesi ve talep edilen tarafın, istenilen kişiye sığınma hakkı tanımış olması durumunda kişinin ilgili iade talebinin reddedileceği” açıkça belirtilmiştir.
Aynı maddenin “b” fıkrasında da; “İadesi talep edilen kişinin ırkı, cinsiyeti, dini, uyruğu veya siyasi görüşü nedeniyle yargılanması veya cezalandırılması amacıyla iadesinin istendiğine ya da mahkemede veya soruşturma esnasında bu kişiye yönelik önyargılı yaklaşılacağına dair kuvvetli deliller varsa, bu kişinin iade talebinin reddedileceği” açıkça belirtilmiştir.

İadesi istenen kişinin askeri bir suç işlemesi (c fıkrası),
iadesi istenilen kişinin talep edilen ülkenin vatandaşı olması (d fıkrası) yani iadesi talep edilen kişinin örneğin Türk vatandaşı olması durumunda iade edilmeyeceği, hastalığı ve yaşlılığı sebepleriyle suçtan yargılanma ve cezadan bağışık olması (e fıkrası), iade edilen kişinin yeniden yargılanacağı konusunda garanti verilmemesi (g fıkrası) ve iadesi talep edilen kişiye verilecek cezanın temel hukuk ilkeleriyle bağdaşmaması ve bu ilkelerin ihlal edilmeyeceğine dair yeterli garantilerin verilmemesi (h fıkrası) yani kurşuna dizerek veya idam ederek ya da elektro şok ile öldürülme ihtimalinin bulunması durumunda iadesi talep edilen kişinin iade edilmeyeceği antlaşmanın 3ncü maddesinde açıkça belirtilmiştir.

Aynı şekilde antlaşmanın “Takdiri Ret Nedenleri” başlıklı 4. maddesinin;
“a” fıkrasında; Talep edilen Tarafın iade talebine konu suç hakkında yargı yetkisine sahip olması ve iadesi istenen kişi hakkında bu suçtan bir ceza soruşturması veya kovuşturması başlatma niyetinde olması, yani örneğin gasp sebebiyle iadesi istenen kişinin terör suçuyla yargılanma ihtimalinin olması,
“b” fıkrasında; Talep edilen Tarafın aynı suç hakkında kovuşturma başlatmama veya yargılamayı sonlandırma kararı alması ve
“c” fıkrasında; Talep edilen Tarafın, suçun ağırlığını ve talep eden tarafın çıkarlarını gözetmekle birlikte, kişinin yaşı, sağlığı ve diğer kişisel şartları göz önüne alındığında, iadenin insani sebeplerle bağdaşmayacağını değerlendirmesi durumlarında iade talebinin reddedilebileceği belirtilmiştir.

Aslında 12 Mart 2000 yılında T.C. İçişleri Bakanlığı (Sadettin Tantan dönemi) ile ÇHC Kamu Güvenliği Bakanlığı arasında imzalanan “Suçluların İadesi Antlaşması’nın sadece adi suçları içerecek şekilde yeniden düzenlenmesi konusunda anlaşmaya varılmıştı. Bu sebepledir ki, Bekir Bozdağ döneminde revize edilerek yeniden imzalanan ve yürürlüğe giren “Türkiye-Çin Arasında Suçluları İade Anlaşması” gereği; Mehmet Emin Hazret ile Abdulkadir Yapçan’ın ısrarlara rağmen Çin’e iadeleri de gerçekleşmemiştir.

Ayrıca Türkiye’nin taraf olduğu BM İnsan Hakları Beyannamesi, Avrupa Birliği ile imzalanan “insani temel haklar”la ilgili sözleşmeler de bu suçluları iade sürecinde Türkiye’yi vicdanen, insan en “seçici” olmaya itecektir. Bu bakımdan Türkiye’deki Çin uyruklu Uygurların (Çin’de adi, adli bir suça iştirak etmediği sürece) Çin’e iade konusunda endişe etmesini gerektirecek bir durum da söz konusu değildir.

Çin Halk Cumhuriyeti ile Türkiye arasında 28 Eylül 1992 tarihinde imzalanmış olan 42 maddeden oluşan “Türkiye ve Çin Arasındaki Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşması” esas alınarak ve 2000 yılında T.C. İçişleri Bakanlığı (Sadettin Tantan dönemi) ile ÇHC Kamu Güvenliği Bakanlığı arasında imzalanan “Suçluların İadesi ve Güvenlik İşbirliği Antlaşması” revize edilerek, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90ncı maddesi gereğince onaylanan “Suçluları İade Andlaşması”nı bahane ederek “Türkiye’nin Uygurlara karşı Çin ile iş birliği yaptığı” şeklinde ucuz iftira ile mahkum ederek suçlamak gerçekten de büyük haksızlık ve Uygurları tahrik etmek edepsizlik olur. Türkiye’yi karalayıcı suçlama içine girerek ucuz kahramanlık peşinde koşan bazı yalakçı Uygurlara, bulundukları ülkelerin de Çin Halk Cumhuriyeti ile benzer şekilde “suçluları iade anlaşması” yaptıklarını görmelerini tavsiye ediyorum.

Çünkü gerçekten de yalnız Türkiye’nin değil hemen hemen bütün ülkelerin kendi aralarında suçluları iade anlaşması vardır. Amerika’nın da Çin Halk Cumhuriyeti ile suçluları iade antlaşması vardır.

Ancak hiçbir ülkede ve hiçbir antlaşmanın içeriğinde Türkiye’nin vicdanını, insani ve milli yaklaşımını görmeniz mümkün değildir. Hiçbir ülkenin ferdi, Türkler gibi Doğu Türkistan’ın bağımsızlık ve hürriyet mücadelesi uğruna şehit olmayı göze almaz. Sadece bu hakikat dahi, endişelenmenin yersiz olduğunu ortaya koyar.

Nitekim; Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç; ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Senatör Jim Rich ve Massachusetts Senatörü Edward Markey’e, Axios isimli internet sitesinin “Türkiye’nin bu ülkeye sığınan Uygur Türklerinin iadesi için Çin ile iş birliği yaptığına” dair iddialarına ilişkin gönderdiği mektupta; “Türkiye’deki Uygur Türklerinin üçüncü ülkelere sınır dışı edildiğine dair suçlamalar, tamamen uydurma olduğu kadar, gerçeği yansıtmaktan da uzaktır.” Diyerek Türkiye’nin duruşunu resmi ağızla ortaya koymuştur.

DTCSH BAŞBAKANLIK OFİSİ / ETGE PRIME MINISTRY OFFICE

Bir Cevap Yazın