Yazarlarımız

Ölüm Vadisi: Sessizliğin ve Sıcaklığın Korkunç Hikâyesi

Hüseyin YILDIRIM

Kaliforniya’nın güneydoğusunda, Nevada sınırına yaslanmış, adını duyduğunuzda bile iç geçirten bir yer var: Ölüm Vadisi (Death Valley). Adı bile başlı başına bir uyarı gibi. Güneşin en acımasız yüzünü gösterdiği, gecelerin ise ıssızlığın tarifsiz tonlarında yankılandığı bir coğrafya burası. Bu vadide doğa, insana dost değil; burası doğayla inatlaşanların mezar taşı gibi.

Yoldaysan Hazır Ol: Bu Vadide Acemiliğe Yer Yok

Bu uzun, kıvrımlı, sapa yollarla dolu vadide aracınız bozulduysa ya da lastiğiniz patladıysa, hele ki acemiyseniz, üzgünüm ama hayatta kalma şansınız oldukça düşük. Yol yardım hizmeti yok, cep telefonları genellikle çekmez, gölge neredeyse hiç yok. Gündüzleri 50 dereceyi aşan sıcaklıkla kavrulursunuz; gece ise karanlık bir yalnızlık sizi içine alır.

Sessizlikten Çok Daha Fazlası

Burada sessizlik bile tehditkârdır. Kuş sesi yok, yaprak hışırtısı yok… Ama gözle görülmeyen, çıtı çıkmayan düşmanlar çok: zehirli akrepler, ölümcül çıngıraklı yılanlar ve size sadece birkaç dakikalık “hata payı” tanıyan vahşi doğa.

İşte bu yüzden bu coğrafya “ölüm vadisi” olarak anılıyor. Çünkü burada ölüm sessiz gelir, yavaş yavaş değil aniden olur.

İnsanı Deneyen Bir Doğa

Ölüm Vadisi, insanoğluna “sen bu dünyaya hükmetmiyorsun” mesajını sert bir dille verir. Ne teknolojin işe yarar ne de paran. Sadece doğaya karşı hazırlıklıysan, hayatta kalabilirsin.

Burada doğa, kibri sevmez. Kendisini ciddiye almayanı affetmez. Çünkü bu topraklar, cesaretle değil, bilgelikle geçilen yollardır.


Unutmayın: Doğa her zaman dost değildir. Bazen öğretmendir, bazen cellât. Ölüm Vadisi de bu dersin en ağır işlendiği yerdir.

Bir Cevap Yazın