Musa VATANSEVER
Antik çağlardan günümüze kadar, dünyanın dört bir yanındaki kültürler, mitolojik kahramanlarını efsanelerle anlatmışlardır. En dikkat çekici figürlerden biri ise, savaşçı kadınlardan oluşan Amazonlardır. Bu efsanevi halk, yalnızca kadınlardan oluşan bir topluluk olarak, erkeklerle savaşarak hüküm sürer ve kadın egemenliğini savunur. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalar, Amazonların aslında bir mit değil, gerçekte var olan bir halk olduğunu ve bu halkın kökeninin Türklerle doğrudan bir ilişkisi olabileceğini ortaya koyuyor. Peki, Amazon kadınları gerçekten Türk müydü? Bu sorunun yanıtı, son derece ilginç ve bir o kadar da tartışmaya açık.
Amazonlar: Efsane mi, Gerçek mi?
Amazonlar, tarih boyunca pek çok kültürün efsanelerine konu olmuş bir halktır. Heredot’un yazılarında, Amazonlar’ın Anadolu’nun Karadeniz kıyılarında yaşadığı ve yalnızca kadınlardan oluşan bir topluluk oldukları belirtilir. Bu kadınlar, erkeklerle savaşarak egemenliklerini kurmuş ve erkeklerin toplumda yer almasına izin vermemiştir. Ancak, zamanla bu topluluk hakkında sadece efsaneler ortaya çıkmış, Amazonlar gerçek değil, mitolojik bir figür olarak kabul edilmiştir.
Ama Amerikalı arkeolog Dr. Jeanine Davis Kimball’ın 2000’li yıllarda yaptığı kazılar, Amazonların birer efsane olmadığını, aksine gerçek bir halk olduklarını gösterdi. Kimball, Kazakistan’daki eski Türk yerleşimlerinde yaptığı kazılarda, Amazonların yaşam tarzıyla paralel olan pek çok buluntuya rastladı. Dahası, yaptığı DNA testleri, Amazon kadınlarının genetik izlerinin günümüz Türk halklarıyla büyük benzerlik taşıdığını ortaya koydu. Peki, kimdi bu Amazon kadınları? Gerçekten Türkler miydi?
Kazakistan’daki Buluntular ve Amazonların Gerçek Kimliği
Dr. Kimball’ın kazılarındaki en dikkat çekici bulgular, savaşçı kadınların iskeletleriydi. Bu kadınların mezarları, üzerinde oklar, kalkanlar ve kılıçlar gibi savaşçı araçlarıyla birlikte bulunmuştu. Çoğu iskelet, at binme pozisyonunda gömülmüş, hatta yanlarında yaban domuzu dişi muskaları ve tuncu mücevherler gibi öğeler vardı. Bu bulgular, Amazonların efsanevi savaşçı kimliklerinin bir gerçeklik olduğunu gösteriyordu. Dahası, bu kadınların silahları, Türklerin eski savaşçı halklarıyla benzerlik taşıyordu.
Kimball, bu bulgularla yetinmeyerek, bölgedeki günümüz konar-göçerlerinin yaşam tarzını da inceledi. Kazakistan’da yaşayan göçebe Türk halklarının kadınları, sadece ev işlerinde değil, aynı zamanda savaşlarda ve günlük hayatın her alanında erkeklerle eşit bir şekilde yer alıyorlardı. Bu gözlemler, Amazonların tarihsel olarak bu halklardan bir süreklilik taşıyor olabileceğini düşündürdü. Türk kadınlarının savaşçı ve lider özellikleri, Amazonların anlatılan özellikleriyle birebir örtüşüyordu.
Kadın Egemenliği ve Atlı Savaşçı Kültürü
Kazakistan’daki konargöçerlerin yaşamı, kadının toplumdaki yerini sorgulayan önemli ipuçları veriyor. Buradaki kadınlar, günlük yaşamda her türlü işte eşit bir şekilde çalışırken, aynı zamanda savaşçı kimliklerini de sürdürüyorlardı. At binme, ok atma ve savaş stratejileri konularında uzmanlaşmışlardı. Bu tür beceriler, Amazon kadınlarının öne çıkan özellikleriyle örtüşüyordu. Amazonlar, erkeklerin savaşçı kimlikleriyle mücadele eden ve çoğu zaman onlardan daha üstün olan kadınlar olarak tasvir ediliyordu.
Bugün Kazakistan ve Moğolistan’da yaşayan göçebe halkların savaşçı kadınları, Amazonların tasvir ettiği güçlü kadın figürleriyle tam anlamıyla örtüşüyor. Kazak kadınları, atlarıyla iç içe büyür, ok ve yay kullanarak avlanırlar. Erkeğiyle birlikte savaşmak, avlanmak ve topraklarını savunmak, günlük yaşamlarının bir parçasıdır. Bu kültürel özellikler, Amazonların da aynı şekilde at sürme, ok atma ve savaşma becerilerini geliştirmiş olabileceklerini düşündürüyor.
Şamanist Amazonlar ve Ruhsal Bağlantılar
Bir diğer önemli bulgu, Amazonların sadece savaşçı değil, aynı zamanda şamanist öğretileri de savunmuş olmalarıdır. Dr. Kimball, Amazonların mezarlarında şamanist semboller ve dini öğelerle karşılaştı. Tunçtan yapılmış dini araçlar, kemik mücevherler ve törenlerde kullanılan özel eşyalar, Amazonların toplumlarında ruhani liderlerin de önemli bir yer tuttuğunu gösteriyor. Bu şamanist öğeler, Orta Asya halklarının tarihsel kültüründe de sıkça yer almaktadır. Türkler, Şamanizm inancını benimsemiş bir halk olarak, bu tür dini öğretilerin izlerini pek çok farklı kültürel mirasta bırakmışlardır.
Türk Kadınlarının Mirası: Gerçek Amazonlar
Amazonlar’ın kökeninin Türklerle bağdaştırılması, sadece kültürel ve tarihsel bir paralellikten ibaret değildir. Kazakistan’daki bulgular, Amazonların birer mitolojik varlık değil, eski Türk halklarının kadınlarının tarihsel bir yansıması olduğuna işaret etmektedir. Dr. Kimball’ın çalışmaları, Amazonlar’ın gerçekten Türk halklarıyla olan tarihsel bağlarını ortaya koyuyor. Bugün, Kazakistan, Moğolistan ve Orta Asya’daki diğer Türk topluluklarında yaşanan kadın savaşçı kültürü, Amazonların öne sürdüğü güçlü, bağımsız ve cesur kadın imajını doğrulamaktadır.
Tarih, bazen yalnızca efsanelerle anlatılsa da, bu efsaneler aslında gerçek kahramanlık hikayelerinin bir yansımasıdır. Amazonlar, tarih boyunca savaşçı kadınların simgesi olarak kalmış olsa da, aslında bu figürlerin kökeni, Türk göçebelerinin güçlü kadın savaşçılarında gizlidir. Meryemgül gibi günümüzdeki Kazak kızları, işte tam da bu mirası taşıyan, savaşçı kadınların modern temsilcileridir. Gerçek Amazonlar, Türklerdir ve onların hikâyesi, kadınların gücünün tarihsel ve kültürel bir sembolüdür.
