Mehmet Ali BULUT
Şu günlerde siyasi ve sosyal hadiselerle ilgim biraz zayıf olduğundan bazı arkadaşlar mail ve mesajlarla dikkatimi çektiler.
“Hocam Akdeniz’de bir şeyler oluyor, bu olup biteni sen nasıl yorumluyorsun?” diye.
“Ben Allah derim” dedim, “Çünkü O mülkü dilediğine verir ve dilediğinden alır”. Tabi bir hikmet çerçevesinde!
Nitekim bundan yüz sene önce her şeyimizi kaybettiğimizde kim bize yardım edebildi ki? O gün mukadderat mülkü bizden alanlardan yana idi. O çağda tedip edilmesi gereken bizlerdik. Çünkü ‘toplum ekseriyetinde’ İslam gibi bir dine hıyanet derecesinde bir lakaytlık hâkim olmuştu. Şimdi ise devran değişti ve rüzgâr bu sefer bizden yana esiyor.
Tabii ki işler öyle ha deyince olmaz. Peygamberimiz (s.a.v.) vahiy ile hareket ettiği halde ancak 23 yıl içinde davasını tahakkuk ettirdi ve düşmanlarını alt etti.
Bedir Savaşı’nda, Müslümanlar 300 kişi, müşrik ordusu ise 1000’in üzerinde idi. Üçe birden bile fazla.
Mekkeliler, savaşa hazırlanırken, yabancı bir adam gelip Meclis’e dâhil olmuş ve son derece parlak sayılacak fikirler ve önerilerde bulunmuştu. Onun İblis onduğunu tabii bilmiyorlardı. (Bize de bu hakikati Hz. Peygamber haber verdi.) Onları Müslümanlara karşı teşvik ediyor, “Bugün sizin gününüzdür, bir avuç insanlar zaten, onları yok edersiniz ve kurtulursunuz.” gibi güvendirici sözler söylüyordu. Müşriklerle birlikte Bedir’e kadar gelmişti, Müslümanların nasıl yok edileceğini görmek için…
Daha önce de ve hep yanıldığı gibi bir kere daha yanılmıştı. Çünkü Allah bin melek ile Resulüne imdat etmişti.
İblis muharebe yerine gelip de Müslümanların safında bin kişilik melek ordusunun hazır beklediğini görünce müşrikleri terk etti ve amiyane tabirle “oradan tüydü”. Ardından savaş meydanına sürüklediklerine de “Siz bugün mağluplardan olacaksınız!” dedi.
Aslında müşrik ordusu, çok kalabalıktı ve teknik imkân bakımından Müslümanlarla kıyaslanmayacak kadar kahir bir üstünlüğe sahipti. Zahire bakanlar açısından o gün Müslümanların hiçbir şansı yoktu!
Kur’an-ı Azimüşşan’da Cenab-ı Hak, böyle şartlar için müminleri şöyle uyarır:
“Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Müminler, ancak Allah’a tevekkül etsinler, ona güvensinler!” (Al-i İmran, 160).
Evet öyledir. İşte bundan bir asır önce mağlubiyet bizden yana, galibiyet onlardan yana idi. O çağda kim bize yardım edebildi ki! Dostlarımız bile (Araplar, Arnavutlar, Ermeniler…) aleyhimize hareket etti, ittifak ettiler
Ama bugün mukadderat değişti. Bediuzzaman’ın Rüyada Bir Hitabe’de söz ettiği o ‘Cennet-âsâ istikbal’, bugün istikbal olmaktan çıkıp ‘vaki’ olma yoluna girdi. O günkü mağlubiyetimizle, onlara müşevveş ve kirli bir mazi, bize parlak bir gelecek düşmüştü. İşte o geleceğin şafağı, Ayasofya’nın ibadete açılmasıyla söktü, elhamdülillah.
Yüreğinde iman taşıyanlar hiç merak etmesinler. Rablerine güvensinler. Bedir’de, Huneyn’de, Hendek gününde, Malazgirt’te, Çanakkale’de İstiklal Harbi’nde, hatta Kıbrıs Harekatı’nda, Allah hayra hizmet eden bu milleti desteksiz bırakmadı. Bugün de o desteğin devam ettiğini gördük. Yoksa hangi azim, şu kadar dünya devlerini karşısına alıp Ayasofya’yı açabilirdi ki… Emin olun ve inanın ki Ayasofya’nın açılması bu millete en ez iki ordu gücü katmıştır.
Kalbinde maraz olanlar ve Ehli Kitab kâfirlerinin içimizdeki ‘zandaş’ları korkabilirler. Çok uzak olmayan bir zamanda Allah onların kalpleri arasında var ettiği husumeti devreye sokacak ve bize karşı ittifak edenlerin birbirilerine düştüğünü göreceksiniz.
***
Bana gelen maillerin hatırı için şu meseleye detaylıca baktım.
Görülüyor ki Türkiye’nin, Akdeniz’de göz göre göre gasp edilmek istenen haklarını yedirmemek için harekete geçmesi, bütün İslam ve Türk karşıtlarını iş birliğine sevk etmiş. Zararı yok. Zaten onlar kitleler halinde birlik olmadan, Müslüman Türk ile baş edemezler. Edemeyecekler de!.. Çünkü Allah’ın lütfu yine bizimle!
Bu hadise bana İslam tarihindeki Fizar Savaşı’nı hatırlattı. O gün, Batı’nın Amerika’sı Bizans ile Doğu’nun Rusya’sı Persler birbiriyle savaş halinde idiler. Hatta aralarındaki büyük bir savaşın üzerinden beş sene bile geçmemişti ki, Halid bin Velid, İslam ordusuyla İran sınırlarında görününce, Perslerle Bizans ittifak ettiler, Halid’i durdurmak için. Durdurabildiler mi?
Hayır!
İki yıl sonra İran, birkaç yıl sonra da Bizans, Müslümanların bileğini öpmek zorunda kaldılar.
Merak etmeyin, bu hadiseler, bir bir buçuk asır önce kaybettiklerimizi toptan alacağımız dönemin kapısını aralayacak.
Şimdi görülüyor ki tüm dünya aleyhimizde ittifak etmiş ve hâlâ da yeni ittifaklar kuruyorlar. Bu ittifakların hain ve dessas örgütleyicisi, artık damarlarının kesileceği vaktin geldiğini çok iyi bilen İsrail’dir. Siz Suudi Arabistan’ı, Birleşik Arap Emirlikleri’ni, Mısır’ı adamdan saymayın. Bu ülkelerin elebaşları zaten onların adamlarıydı. Her zamanki gibi uşaklıklarının gereğini yapacaklar. Aldırmayın ve korkuya kapılmayın.
Bakınız Kur’an böyle durumlar için mümini nasıl tanıtıyor:
“Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, ‘İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun!’ dediklerinde, bu söz onların imanını artırır ve ‘Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!’ derler (dediler).”
Ben bu ayetin matematik değerine dikkat ettim. “İnne’n-nase…den fe-zadehum imanen” kelimesine kadar –ki ayetin o kısmı bizi ilgilendiriyor- miladi 2024 yapıyor.
Bize korkmayın diyen bu ayet ve yukarıda zikrettiğim ayetin ikisi de Âl-i İmran’da geçiyor. Ali İmran doğrudan Yahudi ve Hıristiyan iş birliğine bakıyor. Şimdi içimizdeki “dâllin”ler ve “mağdubun aleyhim” olanlar da onların safında yer almışlar.
Ne güzel! Bu bize vaad edilenin işaretinden başka ne olabilir? 2024 yılının sonuna kadar belki adaların büyük bir kısmı ve Suriye ve Lübnan dahi bizimle ittifak emiş olacaklar inşallah.
İnanın ve Allah’a tevekkül edin yeter! Çünkü galip getiren ve mağlup eden odur. Eğer öyle olmasaydı, iki dev gibi azametli Pers ve Bizans’a rağmen Allah’ın Resulü nasıl muvaffak olacak ve bu iki devlet, Müslümanların kılıçlarıyla nasıl yerle bir olacaktı?
Yoksa kim onları, İranlıların “çöl faresi” dedikleri ‘baldırı çıplak’ Arapların; yani o günkü Müslümanların silahlarına boyun eğmeye razı edebilirdi?
O gün elçisine ve onun yolunda gidenlere, o büyük ittifaklara rağmen galibiyet veren Allah bugün de bu şer ittifaklarına karşı galibiyet vermeye muktedirdir!