İsmail GEMİCİ
“Soykırımlar unutulmamalı; unutulursa mutlaka tekrar edilir.”
Bu söz, yalnızca geçmişe dönük bir hatırlatma değil; insanlığın vicdanına yöneltilmiş sert ve evrensel bir uyarıdır.
Çünkü tarih bize defalarca şunu göstermiştir:
Unutulan her zulüm, yeni bir zulmün davetiyesidir.
Türk milleti, tarih boyunca yalnızca devletler kuran, medeniyetler inşa eden bir millet olmamış; aynı zamanda kimliği, dili, inancı ve varlığı hedef alınarak sistematik baskılara, sürgünlere, katliamlara ve soykırım girişimlerine maruz bırakılmıştır.
Balkanlar’dan Kafkasya’ya, Kırım’dan Ahıska’ya, Kerkük’ten Hocalı’ya, Doğu Türkistan’a uzanan bu acı zinciri; yalnızca geçmişin karanlık sayfaları değil, bugün hâlâ süren bir hafıza ve adalet mücadelesinin parçasıdır.
Ne yazık ki bu yaşananların büyük bir bölümü uluslararası kamuoyunda ya sessizlikle geçiştirilmiş ya da bilinçli biçimde çarpıtılarak anlatılmıştır. Türklere reva görülen zulümler; “zorunlu göç”, “asimilasyon”, “güvenlik politikası” gibi kavramların arkasına gizlenmiştir.
Oysa tarih, kavram oyunlarını değil; gerçeği kaydeder.
Ve gerçekler; arşivlerde, tanıklıklarda ve isimsiz mezarlarda bütün çıplaklığıyla durmaktadır.
İşte tam da bu nedenle, BULTÜRK (Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği) tarafından düzenlenen ve Türk milletine tarih boyunca yapılan soykırımları konu alan sergi; sıradan bir sergi değildir.
Bu sergi, bastırılmak istenen bir hafızanın ayağa kalkışıdır.
Sessizliğe mahkûm edilen acıların haykırışıdır.
Bulgaristan Türklerinin isimlerinin zorla değiştirilmesi, ibadet özgürlüklerinin gasp edilmesi, kültürlerinin yok sayılması ve milyonlarca insanın doğduğu topraklardan koparılması; modern çağın gözleri önünde işlenmiş bir insanlık suçudur.
Bu suçun unutulması, yalnızca mağdurlara değil; insanlığın tamamına karşı işlenmiş bir ihanettir.
BULTÜRK’ün sergisinde yer alan her belge, her fotoğraf ve her tanıklık;
“Biz buradaydık ve bunları yaşadık” diyen bir hafıza çığlığıdır.
Bu sergi nefreti büyütmüyor; hakikati büyütüyor.
İntikam çağrısı yapmıyor; adalet talep ediyor.
Çünkü adalet, ancak hakikatle mümkündür.
Bugün gençlerimize anlatmadığımız her gerçek, yarın onların karşısına başkalarının yazdığı bir yalan olarak çıkacaktır.
Tarihini bilmeyen nesiller, başkalarının merhametine terk edilmiş nesillerdir.
Oysa bir milletin en büyük gücü, hafızasıdır.
Unutmak masum değildir.
Unutmak bir tercihtir.
Unutmak, zulmün devamına sessizce verilen bir onaydır.
Soykırımlar unutulursa mutlaka tekrar eder.
Ama hatırlanır, anlatılır ve gelecek nesillere cesaretle aktarılırsa; bir daha yaşanmaması için insanlığın elindeki en güçlü silaha dönüşür.
İsmail GEMİCİ
23 Aralık 2025
