Gülten RAYİMOĞLU

Tarih, milletlerin hafızasıdır. Bu hafıza, kimi zaman gerçek olaylarla, kimi zaman da efsanelerle yoğrulur.
Bizim tarihimizin en önemli destanlarından biri de Ergenekon Destanı’dır. 9-21 Mart tarihleri arasında kutlanan Türklerin Ergenekon’dan Çıkışı, sadece bir efsane değil, aynı zamanda yeniden dirilişin, özgürlüğe kavuşmanın ve milli ruhun simgesidir.

Efsaneye göre, düşman baskınından sonra yok olmanın eşiğine gelen Türkler, Ergenekon adı verilen, yüksek dağlarla çevrili, verimli ama çıkışı olmayan bir vadiye sığınmışlardır. Burada dört yüz yıl boyunca çoğalıp güçlenmişler, ancak zamanla dar bir alana sıkıştıklarını fark etmişlerdir. Nihayet, demir madenleriyle dolu dağları eriterek kendilerine bir çıkış yolu açmışlar ve özgürlüklerine kavuşmuşlardır.

Bu olay, Türk milletinin zorluklar karşısındaki dirayetini, sabrını ve azmini anlatan bir simgedir.
Tarihin her döneminde Türkler, Ergenekon misali zor zamanlar yaşamış, ancak her seferinde küllerinden doğmasını bilmiştir.

Ergenekon’dan çıkış, sadece geçmişe dair bir hatıra değil, günümüz için de büyük bir mesaj taşır:
Ne kadar zor durumda olursak olalım, birlik olduğumuz sürece her engeli aşabiliriz.
Bu yüzden bu destanı anmak, onu yaşamak ve geleceğe taşımak önemlidir.

Bugün bizler de kendi Ergenekon’umuzdan çıkmalı, zincirlerimizi kırmalı ve geçmişin gücünü geleceğe taşımalıyız.
Her 21 Mart, sadece baharın değil, Türk’ün yeniden doğuşunun da günüdür.

Ne mutlu Ergenekon’dan çıkanlara, ne mutlu Türküm diyene!