Rafet ULUTÜRK
Bugün 9 Mart. Takvimler değişti, yıllar geçti ve ben bir yaş daha aldım. Herkes doğum günlerini kutlar, geçmiş yılların muhasebesini yapar, yeni yaşına dileklerle adım atar. Ama bugün, doğum günümü farklı bir açıdan görmek istiyorum.
Bugün benim var oluşumun başlangıç noktası gibi görünse de aslında bu hikâyenin asıl kahramanları annem ve babam.
Onlar olmasaydı, onların emeği, sabrı, sevgisi olmasaydı ben bugün burada olabilir miydim?
Annem uykusuz gecelerde beni kollarında sarmalarken, babam sabahın erken saatlerinde rızkımız için yola çıkarken…
Ben bu günü kutlarken, onlar o günlerde benim varlığımı yaşatmak için mücadele ediyorlardı.
Bugün doğum günüm, ama gerçekten neyi kutluyorum? Zamanın geçişini mi?
Yoksa hâlâ ayakta olduğumu, hayatta bir anlam arayışımı mı?
Doğum günleri sadece yeni bir yaş değil, geriye dönüp bakmak için de bir fırsattır. Yıllar içinde ben nasıl biri oldum? Kalplere dokunabildim mi? Geride bırakacağım izler ne olacak? Yoksa hayatın telaşı içinde, sıradan bir gölge gibi akıp gitmek mi kaderim?
Belki de doğum günleri, hatırlamak için bir işarettir. Sadece geçmişi değil, geleceği de düşünmek için…
İnsan dünyaya gelirken değil, giderken nasıl anıldığıyla yaşar. Yaşarken bıraktığımız izler, iyilikler, hatıralar…
İşte gerçek doğum, belki de ardımızdan güzel bir dua ile anıldığımız andır.
Bugün benim doğum günüm. Ama bu günü sadece ben değil, hayatıma dokunan herkes kutluyor.
Annem, babam, kardeşlerim, çocuklarım, dostlarım… Ve en önemlisi, geçmişin izlerini geleceğe taşıyan ben.
Bir yaş daha büyürken, geride neler bırakacağımı, kimlerin yüreğinde yaşayacağımı düşünerek…
Hayata ve zamana teşekkürler. Ve en çok da, beni ben yapan insanlara…
Teşekkürler
__________________________________________________
Bir Yaş Daha
Bugün yine döndü dünya,
Takvimlerde bir yaprak daha.
Zaman, usulca fısıldadı kulağıma:
“Bir yaş daha aldın, farkında mısın?”
Gözlerim geçmişe daldı bir an,
Bebeklikten, çocukluğa, gençliğe…
Her adımda iz bırakan
Nice hatıra, nice emek, nice dua…
Annemin ninnisiyle büyüdüm,
Babamın omzunda yürüdüm.
Geceleri uykusuz kaldılar,
Sabahları ekmeğimi kazandılar.
Şimdi ben uzaklardayım,
Ama yüreğim hep onlarla.
Ellerimi uzatsam sanki
Sevgileri dokunur bana.
Bugün benim doğum günüm,
Ama aslında hepimizin…
Beni sevenlerin, emek verenlerin,
Varlığıma değer katanların…
Bir yaş daha büyüdüm belki,
Ama asıl mesele yaş almak değil,
Yaşarken iz bırakabilmek,
Gidince de hatırlanabilmek…
Bugün bana düşen tek şey,
Şükretmek ve dua etmek,
Ve hayata seslenmek:
“Ben buradayım, iz bırakmaya geldim!”
__________________________________________
Zamanın Gölgesinde
Bugün benim doğum günüm,
Ama aslında zamanın bir oyunu bu.
Güneş aynı doğdu, rüzgâr aynı esti,
Sadece ben, biraz daha eski…
Bir mum daha yandı pastada,
Ama ne değişti sahi?
Dün gibi hatırlıyorum çocukluğumu,
Dizlerimdeki yaralar bile silinmedi hâlâ.
Günler mi beni kovaladı,
Yoksa ben mi onlara yetişemedim?
Zaman, ince bir nehir gibi,
Ellerimden kayıp gitti.
Kutlamalar, mesajlar, tebessümler…
Ama içimde bir fısıltı:
“Önemli olan yaşamak değil,
Yaşarken iz bırakmak.”
Bugün özgürce bu toprak üzerinde geziyoruz,
Yarın altında olacağımızı bilmiyorcasına
Bu dünyaya sımsıkı sarılmaya ne gerek?
Gerçekten yaşamak, sadece var olmak mı?
Toplumlara faydalı işler yapan ölmez,
İsim değil, iyilik kalır geriye.
Bunu başarmaya bakınız,
Zira ölümsüzlük, bırakılan izlerde saklıdır.
Bir yaş daha aldım, evet,
Ama gerçekten büyüdüm mü?
Öğrendiklerim, öğrendiklerimi unuttuklarım,
Düşlerim, düşlerime kattıklarım…
Bugün benim doğum günüm,
Ama ben aslında hiç doğmadım.
Her gün yeni bir ben doğuruyor hayat,
Ve her gün eski bir ben ölüyor.
Zamanın gölgesinde,
Beni yaşatacak olan,
Sadece bıraktığım izler olacak.
