Yazarlarımız

Türkiye’de Dış Güç Söyleminin Ardındaki Asıl Gerçek

Rafet ULUTÜRK

Türkiye’de siyaset, medya ve toplumun ortak bir dili vardır: “Dış güçler bizi hedef alıyor.” Bu söylem, yıllardır hem halkın dikkatini yönlendiren hem de siyasi kalkan olarak kullanılan bir araç haline gelmiştir. Elbette, Türkiye gibi jeopolitik açıdan kritik bir konumda bulunan bir ülkenin uluslararası oyunların hedefi olması doğaldır. Ancak bu söylemin sürekli ve abartılı biçimde kullanılmasının ardında, daha derin bir gerçek yatmaktadır: Türkiye’nin kendi yapısal sorunları ve bu sorunların çözümünden kaçmak için kullanılan bir bahaneye dönüşen “dış güç” kavramı.

Dış Güçler: Gerçek mi, Bahane mi?
Dış güçlerin, özellikle Batılı ülkelerin Türkiye üzerinde çıkar çatışmaları olduğu bir gerçektir. NATO, ABD, AB ve bölgesel güçler arasındaki rekabetin Türkiye’yi etkilediği de inkar edilemez. Ancak bu durum, Türkiye’nin kendi sorunlarını göz ardı etmesine veya halkın sorunlardan uzak tutulmasına neden olmamalıdır.
Gerçek Boyut: Türkiye’nin stratejik konumu, enerji hatları ve tarihsel etkisi nedeniyle büyük güçlerin hedefi olması anlaşılabilir. Ancak dış güçlerin etkili olabilmesi için içeride bir zemin bulmaları gerekir. Eğer bu zemin yoksa, dış müdahaleler bir tehdit olmaktan çıkar.
Bahane Boyutu: “Dış güçler” söylemi, içerideki yozlaşmayı, başarısız politikaları ve adaletsizlikleri gizlemek için kullanılan etkili bir araçtır. Dış güçlere odaklanan bir toplum, kendi yöneticilerinin yanlışlarını sorgulamaktan vazgeçer.

Dış Güç Söyleminin Perde Arkası: İç Çürümeyi Örtmek
“Dış güçler bizi hedef alıyor” söylemi, yöneticiler için bir kurtarıcı görevi görür. Halkın dikkatini dış düşmanlara yönlendirmek, içerideki çürük yapıların sorgulanmasını engeller. Bu strateji şu
şekilde işler:
1. Halkın Öfkesini Yönlendirme: Halk, ekonomideki kötü gidişatı, yolsuzlukları veya adaletsizliği sorgulamaya başladığında, dış güçler söylemi devreye girer. Böylece dikkatler içeriden dışarıya kayar.
2. Sorumluluk Almaktan Kaçma: Bir başarısızlık yaşandığında, bunun sorumlusu olarak “dış güçler” gösterilir. Ekonomik krizler, terör olayları veya siyasi başarısızlıklar, dış mihrakların komplosu olarak açıklanır.
3. Toplumsal Birlik Yanılsaması: Dış güçlere karşı birleşme çağrısı, toplumun gerçek sorunları sorgulamasını engeller. Ancak bu birliktelik, yalnızca bir yanılsamadır; çünkü içerideki çürük yapılar güçlenmeye devam eder.

Asıl Sorun: İç İşbirlikçiler ve Sistem Çöküşü
Dış güçlerin etkili olabilmesi, içerideki işbirlikçi yapılar sayesinde mümkün olur. Bu işbirlikçiler, bazen siyasette, bazen bürokraside, bazen de medyada kendini gösterir. Ancak sorun sadece işbirlikçilerle sınırlı değildir; sorun, bu işbirlikçilerin var olmasına izin veren zayıf sistemlerdir.
Liyakat Eksikliği: Türkiye’de önemli mevkilere gelen kişilerin çoğu, liyakate değil, siyasi veya kişisel bağlantılara dayanır. Bu durum, sistemin işlevselliğini zayıflatır ve dış müdahalelere açık hale getirir.
Yolsuzluk: Kamu kaynaklarının çalınması ve ranta dönüştürülmesi, ülkenin ekonomik ve toplumsal dayanıklılığını azaltır. Bu zayıflıklar, dış güçler için bir fırsat yaratır.
Adaletin İşlememesi: Adalet mekanizması zayıf olduğunda, içerideki işbirlikçiler cezasız kalır ve sistem, dış güçlerin kolayca manipüle edebileceği bir hale gelir.

Gerçek Tehlike: Dış Güçlerden Çok, İç Dinamikler
Dış güçlerin Türkiye üzerindeki etkisini azaltmanın yolu, iç yapıyı sağlamlaştırmaktan geçer. Bir bina ne kadar sağlam olursa, dışarıdan gelen rüzgar ve depremlere o kadar dayanıklı olur. Ancak Türkiye’nin iç yapısındaki zayıflıklar, dış müdahalelerden çok daha büyük bir tehdit oluşturuyor.

1. Ekonomik Bağımsızlık: Türkiye, yıllardır dış borçlarla ve ithalata dayalı bir ekonomiyle yönetiliyor. Ekonomik bağımsızlık sağlanmadan, dış güçlerden şikayet etmek bir anlam ifade etmez.

2. Eğitim ve Kültür: Halkın bilinçlenmesi, dış güçlerin propagandalarına karşı en güçlü savunmadır. Ancak eğitim sistemi ve kültürel politikalar, bunu sağlayacak bir yapıya sahip değil.

3. Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik: Yöneticilerin hesap vermediği bir sistemde, dış güçler kolayca etkinlik kazanabilir. Şeffaf bir yönetim anlayışı, dış müdahaleleri büyük ölçüde etkisiz hale getirir.

Dış Güç Söylemi Yerine Gerçekçi Çözümler
Türkiye’nin “dış güçler” meselesine yaklaşımı, bir sorun tespiti olmaktan çıkıp bir bahaneye dönüşmüş durumda. Bu döngüyü kırmak için gerçekçi çözümler üretmek gerekiyor:

1. İç Temizlik: Dış güçlerden önce içerideki çürük yapıların temizlenmesi gerekiyor. Liyakat, şeffaflık ve adalet ilkeleri güçlendirilmeden, dış güçlerden şikayet etmek anlamsızdır.

2. Bağımsız Kurumlar: Ekonomi, adalet ve güvenlik gibi temel alanlarda bağımsız ve güçlü kurumlar oluşturulmalıdır. Bu kurumlar, dış müdahalelere karşı en büyük savunma mekanizmasıdır.

3. Halkın Bilinçlenmesi: Toplumun “dış güçler” söylemiyle manipüle edilmemesi için halk eğitilmeli ve bilinçlendirilmelidir. Medya, bu konuda önemli bir rol üstlenmelidir.

Suçu Dışarıda Aramaktan Vazgeçmek
Türkiye’nin dış güçler tarafından hedef alınması bir gerçek olsa da, bu durumun etkili olabilmesinin nedeni içerideki çürük yapılardır. “Dış güçler” söylemi, halkın dikkatini başka yöne çekmek ve sorunların kaynağını gizlemek için kullanılan bir araç haline gelmiştir. Ancak asıl tehlike, dışarıda değil, içeridedir. Türkiye, kendi sistemlerini sağlamlaştırmadan, kendi çürüklerini temizlemeden ve halkını bilinçlendirmeden, dış güçlerden şikayet etme hakkına sahip değildir. Gerçek bağımsızlık, içerideki sorunları çözmekle başlar. Çünkü dış düşmanlar her zaman olacaktır; önemli olan, içerden onlara fırsat vermemektir.

Bir Cevap Yazın