Rafet ULUTÜRK
Bir gün aynaya bakarken fark edersiniz; o beyaz teller size göz kırpar. İlk başta ürkütücü gelir, belki biraz hüzünlü. Ama aslında bu beyazlar sadece geçen yılların değil, yaşanmışlıkların, deneyimlerin ve hayatın ta kendisinin izleridir. Saçlara düşen aklar, hayatın sessiz hikâye anlatıcılarıdır.
O beyaz tellerin her biri bir yaşanmışlığın ifadesidir. Kiminde umutla attığınız ama sonuçsuz kalan adımların yansımasıdır, kiminde hayatın size getirdiği derin acıların. Bazısı boşuna harcanmış gibi görünen yılları hatırlatır, bazısı kalbinizin en derin yerlerinde taşıdığınız yaraları. Ama hepsi, sizin bugünkü “siz” olmanız için ödenmiş bedellerdir.
Boşa geçen zamanların hüznü, hepimizin kalbine dokunur. Gençliğin coşkusuyla harcadığımız, geri dönüp baktığımızda anlam veremediğimiz yıllar… İnsan o zamanlar için “Keşke daha farklı yaşasaydım,” der, ama o beyaz tellerin sessizce söylediği bir gerçek vardır: “Bunlar da seni sen yaptı.” Boşa harcanmış gibi görünen zamanlar bile, bugünkü tecrübelerinizin temelini oluşturur.
Sonra kalbimizdeki acılar gelir. Bazı beyazlar, kayıpların ve hüsranların yüküdür. Hayat, her zaman adil değildir ve bazen en sevdiğimiz şeyleri elimizden alır. İşte o zamanlar saçlarınızdaki beyaz teller bir anda artar. O acılar, size yalnızca dayanıklılığı değil, aynı zamanda hayatın ne kadar geçici ve kıymetli olduğunu öğretir.
Ve elbette, en derin yaraları açanlar, en çok sevdiklerimizdir. Bir dostun ihaneti, bir sevgilinin vefasızlığı ya da bir aile ferdinin kırıcı sözleri… İnsan en sevdiğinden gelen darbeyi kolay kolay unutamaz. Ama o beyaz teller, bu yaraların da birer ders olduğunu hatırlatır. Sevgi bazen acıtır ama yine de yaşanmaya değer.
Hayata bir de şu açıdan bakmalı: Saçlarına düşen aklar, yalnızca yaş almanın değil, hikâye biriktirmenin de sembolüdür. Her beyaz tel, geçmişte yaşadığınız bir zaferi ya da bir yenilgiyi temsil eder. Bazı zaferler sessizdir; kimse bilmez, kimse kutlamaz. Ama o zaferler, en karanlık anlarınızda sizi bugüne getiren güçtür.
Saçlarımıza düşen akları bazen saklamaya çalışırız. Boyalarla kapatır, görmezden geliriz. Ama aslında bu beyazlar, hayatın bize sunduğu en değerli hatırlatıcılardır. Geçen yılların değil, geçen yıllardan öğrenilen derslerin izleridir. Yaşadığınız her acının, her mutluluğun, her pişmanlığın ve her sevincin bir özetidir.
Bu yüzden, saçlarına aklar düşmüş diye üzülmek yerine, o aklara birer onur madalyası gibi bakmalı. Çünkü onlar sadece yaşlanmanın değil, hayatı dolu dolu yaşamanın da göstergesidir. Ne kadar zorluk çekerseniz çekin, her beyaz tel size şunu söyler: “Buradasın. Hâlâ dimdik ayaktasın.”
Ve belki de en güzeli, bu beyazlarla birlikte insanın hayata daha bilgece bakmayı öğrenmesidir. Daha sakin, daha kabullenici, daha farkında… Çünkü saçlara düşen aklar, hayatın bize olgunlukla fısıldadığı şarkılardır. Bu yüzden aynaya bir kez daha bakın ve o beyazlara teşekkür edin. Onlar, yaşanmış bir ömrün en güzel izleridir.
Saçlarına Aklar Düşmüş Dediler
Saçlarına aklar düşmüş dediler,
Her biri bir hikâye, bir ömür diler.
Acıyla, sevinçle dokunmuş zamana,
Yaşanmışlık fısıldar her bir tel ana.
Boşa geçen yıllar mı, yoksa dersler mi,
Kimi pişmanlık, kimi içte gizli sesler mi?
Her telde bir fırtına, bir dinginlik,
Hayatın özeti bu, acı ve bilgelik.
Kiminde bir dost, yüreğini dağlayan,
Kiminde aşk, kalbini ağlatan.
Ama en derin iz, sevdiklerinden gelir,
Bir beyaz telde gizli, o yara silinir.
Her bir beyaz, bir anı, bir savaş,
Düşülen yollar, yeniden kalkış, barış.
Gözyaşında saklı bir zaferin izi,
Hayatın aynasıdır ak saçların özü.
Saklama, gizleme o beyazlarını,
Onlar senin gururun, yılların tanığı.
Yaşamak dediğin acısıyla tatlısıyla,
Saçlara düşer bazen, her bir teline ayrı mânâ.
Ve sen aynaya baktığında bir gün,
Anla ki bu aklar, zamanın düğün.
Her biri hatıra, bir tebessüm, bir ah,
Saçlarına aklar düşmüş, ne güzel ey vah!
