Rafet ULUTÜRK
Günümüzde “kuvvetler ayrılığı” kavramı, demokratik hukuk devletlerinin temel taşlarından biri olarak görülüyor. Yasama, yürütme ve yargının birbirinden bağımsız olması gerektiği savunuluyor. Peki, gerçekten de kuvvetler ayrılığı evrensel bir kural mı, yoksa bazı ülkeleri kontrol altında tutmak için oluşturulmuş bir düzenek mi?
Dikkat ederseniz, Batı ülkelerinde kuvvetler ayrılığı çok daha farklı işler. Örneğin, Avrupa’da ya da ABD’de bir savcı, bir yargıç doğrudan devlete başkaldırabilir mi? Otoriteyle açıkça çatışabilir mi? Hayır! Devletin genel çıkarlarına ters düşen bir karar alan bir yargıç ya da savcı, hızlıca sistemin dışına itilir. Öyleyse bizde neden farklı?
Çünkü kuvvetler ayrılığı, özellikle gelişmekte olan ülkelerde bir yönetim aracı olarak kullanılıyor. Bu ülkelerde devletin kontrolünü zayıflatmak için yasama, yürütme ve yargı sürekli birbirine düşürülüyor. Böylece yönetim zayıflatılıyor ve dış müdahalelere açık hale getiriliyor.
İngiltere ve Dört Kuvvet Dengesi
Sistemin en büyük mimarlarından biri İngiltere’dir. Yüzyıllardır, dünya siyasetini yönlendiren bu ülke, kuvvetler ayrılığını diğer ülkelere empoze ederken kendisi çok daha merkezi bir yönetim anlayışı benimsemiştir. Kraliçe ya da kral sembolik gibi görünse de, sistemin temel direğidir. Savcıları, yargıçları ya da bürokratları devletin kararlarına doğrudan meydan okuyamaz. Peki bizde neden bu kadar tartışmalı?
Çünkü bizim gibi ülkeler, sistemin zayıf halkalarıdır. Orta Asya, Doğu Avrupa ve Afrika ülkelerine kuvvetler ayrılığı kavramı pompalanarak sürekli bir iç çatışma ortamı yaratılır. Devlet ile yargı, yürütme ile yasama sürekli birbirine karşı konumlandırılır. Sonuç? Güçlü bir merkezi yönetim oluşamaz, dış müdahaleler için uygun bir zemin hazırlanır.
Gerçek Güç Kimde?
Batı’da gerçek güç, görünürde hükümetlerde olsa da perde arkasında büyük sermaye grupları, derin devlet yapılanmaları ve istihbarat örgütlerindedir. Onlar hiçbir zaman kendi devlet yapılarını zayıflatmazlar. Ama bizim gibi ülkelerde “kuvvetler ayrılığı” adı altında bürokratik kaos yaratılır. Sürekli çatışan kurumlar, devletin güçlü bir irade ortaya koymasını engeller.
Uyanma Zamanı!
Bu oyunun farkına varmak gerekiyor. Kuvvetler ayrılığı, bir ülkeyi güçlü kılmak için değil, kontrol edilebilir hale getirmek için uygulanıyorsa ortada bir sorun vardır. Gerçek güç, halkın iradesiyle şekillenen güçlü bir devlette olur. Kendi çıkarlarımız doğrultusunda hareket etmediğimiz sürece, başkalarının kurduğu sistemin içinde figüran olmaya devam ederiz.
Artık bu gerçeği görme zamanı geldi!
