İbrahim SOYTÜRK
İnsan, doğada var olan tüm canlılar arasında eşsiz bir yere sahiptir. Ancak bu eşsizlik, insanın üstünlüğünden değil, ona verilen akıl, irade ve farkındalık gibi özel yetilerden kaynaklanır. Bu yetiler, insana hem büyük bir potansiyel hem de derin bir sorumluluk yükler. Fakat bu sorumluluk ne anlama gelir? İnsan bu dünyada sadece hayatta kalmak için mi vardır, yoksa daha büyük bir amacı mı bulunmaktadır?
1. İnsan ve Diğer Canlılar Arasındaki Temel Fark
Dünyada insanı diğer canlılardan ayıran temel özellik, onun bilinçli kararlar alma yeteneği ve ahlaki bir bakış açısına sahip olmasıdır. Diğer canlılar, içgüdüleri ve doğanın düzeniyle uyum içinde yaşarken, insan bu düzeni değiştirme gücüne sahiptir.
Akıl ve Düşünce Yeteneği: İnsan, diğer canlılar gibi sadece yaşamını sürdürmek için hareket etmez. Geleceği planlayabilir, geçmişi sorgulayabilir ve soyut fikirler üretebilir.
Ahlaki Sorumluluk: İnsan, yalnızca doğanın bir parçası değil, aynı zamanda onun koruyucusudur. Doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü ayırt edebilme kapasitesine sahip olan insan, yaptığı eylemlerin sonuçlarını anlamak ve bunlardan sorumlu olmak zorundadır.
Tahribat ve Onarım Gücü: Diğer canlılar doğayı denge içinde bırakırken, insan hem bozma hem de düzeltme gücüne sahiptir. Bu nedenle insanın rolü yalnızca dengeyi bozmamak değil, bozulmuş dengeleri de yeniden inşa etmektir.
2. İnsan ve Dünya: İyilik ile Kötülüğün Kesişim Noktası
Dünyanın bugünkü durumu, insanın kolektif eylemlerinin bir sonucudur. İnsanlar, kararları ve eylemleriyle bu dünyanın iyiliğini de kötülüğünü de şekillendirme gücüne sahiptir. Öyleyse insanın bu etkisi nerelerde kendini gösterir?
İyilik ve İnsan
İnsan, bilinçli çabalarla doğayı koruyabilir. Ağaç dikmek, suyu korumak, hayvanları savunmak gibi eylemlerle doğanın dengesini iyileştirebilir.
Toplumsal düzeyde dayanışma, adalet ve eşitlik gibi değerleri hayata geçirerek, sadece kendisi için değil, diğer insanlar ve tüm canlılar için de yaşamı daha yaşanabilir hale getirebilir.
Bilim ve teknolojiyi doğayla uyumlu bir şekilde kullanarak dünyayı daha sürdürülebilir bir yer haline getirebilir.
Kötülük ve İnsan
Aşırı tüketim ve kaynakların bilinçsizce kullanımı, dünyanın doğal dengesini bozmuştur. İklim değişikliği, ormansızlaşma ve kirlilik gibi sorunlar, insan eliyle ortaya çıkmıştır.
İnsanlar arasındaki güç mücadelesi ve açgözlülük, savaşlara, yoksulluğa ve adaletsizliklere yol açmıştır.
Empati ve farkındalık eksikliği, diğer canlıların yaşam hakkını hiçe sayan bir yaklaşımı doğurmuştur.
Bu noktada, insanın dünyadaki rolü hem yaratıcı hem de yıkıcı bir güç olarak kendini gösterir. Öyleyse, bu gücün hangi yönde kullanılacağı tamamen insana bağlıdır.
3. İnsan ve Doğa: Emanetçi Olarak İnsan
İnsan, doğanın sahibi değil, onun emanetçisidir. Bu anlayış, insanın doğayla olan ilişkisini yeniden tanımlamasını gerektirir. Emanetçi olmak demek:
Doğanın Kaynaklarını Korumak: Su, toprak, hava gibi temel kaynakları sürdürülebilir şekilde kullanmak ve gelecek nesillere aktarmak.
Tüm Canlıların Yaşam Hakkına Saygı Duymak: Hayvanları ve bitkileri, yalnızca insan ihtiyaçlarını karşılayan araçlar olarak görmek yerine, onların da yaşam döngüsünde eşit haklara sahip olduklarını kabul etmek.
Kendi İhtiraslarını Sınırlamak: İnsan, tüketim ve teknolojiyi kontrolsüzce büyüterek doğanın dengesini bozmuştur. Ancak bu ihtirası sınırlamak, doğanın yeniden dengelenmesi için gereklidir.
4. İnsan ve Sorumluluk: İyileştirme Gücü
İnsanın sorumluluğu yalnızca doğayı korumakla sınırlı değildir. İnsan, toplumu ve kendi iç dünyasını da iyileştirmekle yükümlüdür. Bu sorumluluk şu üç ana alanda kendini gösterir:
Kendine Karşı Sorumluluk
İnsan, önce kendi iç dengesini bulmalı ve ahlaki bir yaşam sürmelidir. Bilinçli bir birey olmak, hem kendi hayatını hem de çevresini iyileştirmenin ilk adımıdır.
Topluma Karşı Sorumluluk
İnsanlar, toplumsal adalet, eşitlik
ve dayanışma için çaba göstermelidir. Yoksulluk, ayrımcılık ve eşitsizlik gibi sorunların çözümü, bireylerin toplumsal sorumluluğu ile mümkündür.
Doğaya Karşı Sorumluluk
Doğanın bir parçası olduğunu unutmayan insan, tüketim alışkanlıklarını sorgulamalı, çevreyi koruma bilinciyle hareket etmelidir.
5. Çözüm ve Eylem: Daha İyi Bir Gelecek Mümkün
Dünyanın bugün içinde bulunduğu durum insan eliyle şekillenmişse, geleceği de yine insan eliyle şekillenebilir. Bunun için bireysel ve kolektif düzeyde şu adımlar atılabilir:
Eğitim: Çocuklara ve gençlere doğanın korunması, hayvan hakları ve sürdürülebilir yaşam gibi değerler öğretilmelidir.
Bilinçli Tüketim: Tüketim alışkanlıklarını değiştirmek, gereksiz israfı önlemek ve doğal kaynakları korumak için herkesin bireysel bir katkı sağlaması gereklidir.
Toplumsal Dayanışma: İnsanlar, toplum içinde birbirine destek olarak daha adil bir düzen kurabilir. Bu, hem bireylerin hem de toplumların dengesini sağlar.
Doğayla Uyumlu Teknoloji: Bilim ve teknolojiyi, doğayı tahrip eden değil, onu koruyan bir anlayışla kullanmalıyız.
Sonuç: Akıl ve Fikirle Geleceği Şekillendirmek
İnsana verilen akıl ve fikir, onun bu dünyadaki en büyük gücüdür. Ancak bu güç, doğru kullanılmadığında yıkıcı bir etkisi olabilir. İnsan, bu dünyada yalnızca yaşamak için değil, yaşadığı dünyayı korumak ve güzelleştirmek için vardır. Sorumluluğumuzu hatırlamak ve buna uygun hareket etmek, dünyayı iyilikle doldurmanın tek yoludur.
Unutmayalım: İnsan, bu dünyanın dengesini sağlamak için var. Bu dengeyi korumak veya bozmak, bizim seçimlerimize bağlı. Gelecek, bu seçimlerle şekillenecek.
