Musa VATANSEVER
Güç, doğası gereği hayranlık uyandırır. İnsanlar güçlü olanı saygıyla izler, onun çevresinde toplanır. Ancak bu güç, adaletle dengelenmediğinde tehlikeli bir silaha dönüşebilir. Bir zamanlar aslanın kafeste kapana kısılması ve ardından yaşanan olaylar, yalnızca bir hikâye değil, adaletin ve cesaretin önemine dair derin bir derstir.
Hikâye, bize şu gerçeği hatırlatır: Güçlü olanın zayıfı ezmesi, adaletin doğasına aykırıdır. Aslan, koyunun merhametini kendi çıkarı için suistimal etmiş, ardından kendi sözüne sadık kalmamıştır. Koyunun başına gelen bu adaletsizliğe hayvanlar arasında pek azı ses çıkarabilmiş, çoğu korkunun ve gücün etkisiyle aslanın tarafını tutmuştur. Bu, hayatın acı bir gerçeğini gözler önüne serer:
Çoğu zaman, güç karşısında boyun eğenler, kendi sonlarını hızlandırır.
Kaplumbağanın hikâyedeki rolü ise akıl ve cesaretin gücünü simgeler. O, aslanın gücünden etkilenmemiş, adaletsizlik karşısında sakin bir şekilde çözüm üretmiştir.
Onun hikâyedeki hareketi, yalnızca koyunun hayatını kurtarmakla kalmamış, diğer hayvanların da güvenliğini sağlamıştır. Çünkü kaplumbağa şunu anlamıştır:
Bugün adaletsizliği görmezden gelirsen, yarın onun hedefi sen olabilirsin.
Hikâyenin Evrensel Mesajları
1. Güç Adaletle Dengelenmelidir: Güç, sorumlulukla kullanıldığında değerlidir. Aksi takdirde, çevresine zarar verir ve kaosa yol açar.
2. Korku ve Sessizlik Adaletsizliği Besler: Çoğu hayvan, aslanın gücünden korkarak koyunun haklı davasına destek vermedi. Ancak unutulmamalıdır ki adaletsizlik karşısındaki sessizlik, onun büyümesine neden olur.
3. Cesaret ve Akıl Kazandırır: Kaplumbağa, cesur bir adım atarak adaleti sağladı. Güçlü olanın yanında değil, haklının yanında yer aldı.
4. Genel İyiliği Korumanın Önemi: Hikâye, bireysel çıkarların ötesine geçip toplumsal iyiliği düşünmenin önemini vurgular. Kaplumbağa, yalnızca koyunu değil, tüm hayvanları korumuştur.
Hayata Dair Bir Ders
Hepimiz zaman zaman kendimizi bu hikâyedeki hayvanlardan biri gibi hissederiz. Belki bir koyun gibi çaresiz, bir aslan gibi güçlü ya da bir kaplumbağa gibi akıllı ve cesur… Ancak hangi durumda olursak olalım, hikâyenin öğrettiği bir şey var: Adaletin terazisi bozulduğunda, bir gün sıra bize de gelebilir. Bu yüzden, adaletin ve haklılığın yanında durmak bir tercih değil, bir zorunluluktur.
Güçlülerin çıkarına boyun eğmek, aslında kendi kafesimizi ellerimizle kilitlemek demektir. O kafesten kurtulmanın yolu ise korkuya değil, cesarete ve bilge bir düşünceye dayanmaktan geçer. Kaplumbağa gibi düşünmek, cesur bir yürekle adaleti savunmak, hem kendimizi hem de çevremizi korumanın en etkili yoludur.
Bu hikâye, yalnızca masum bir hikâye değil, hayatın kendisidir.
Bugün gücün karşısında sessiz kalırsak, yarın o gücün hedefi olmaktan kaçamayız.
Bu yüzden adalet için, cesaretle ve bilgelikle hareket etmeliyiz.
Unutmayalım, adalet yalnızca zayıfları değil, güçlüleri de kurtarır. Çünkü gerçek güç, ancak adaletle dengelendiğinde anlam kazanır.
