Rafet ULUTÜRK
Dünyadaki en büyük eser, kalemle değil, yaşamla yazılmıştır. İnsan, tarihin sayfalarına işlenmiş, düşünceleriyle dünyayı şekillendirmiş ve ruhuyla yaşamın derin
anlamlarını taşıyan en büyük kitaptır. Her insan, kendine özgü bir hikâye, bir dünya demektir. Ve bu kitabı okumasını bilenler, yalnızca yüzeydeki kelimeleri değil, dağın ardındaki saklı manzarayı da görebilirler.
Kitaplar, fikirlerin uçsuz bucaksız bir deniz gibi yayıldığı araçlardır. Ancak unutulmamalıdır ki, her büyük kitabın kaynağı bir insanın zihni ve yüreğidir. İnsan, yazdığıyla sadece yaşadığı anı değil, geçmişin bilgeliğini ve geleceğin ihtimallerini de taşır. Kitaplar, insanların yeryüzüne bıraktığı izlerdir. Ama asıl mesele, bu izlerin ötesindeki ufku görebilmek, fikirlerin ardında saklı gerçekleri keşfetmektir.
Dağın zirvesine tırmanmak, sadece yüksekte olmayı değil, ardında ne olduğunu görme cesaretini gerektirir. Aynı şekilde, bir kitabı okumak da sadece kelimeleri tüketmek değil, onların taşıdığı fikirlerin dünyamıza nasıl ışık tuttuğunu anlamak demektir. Kitap okuyan insan, dağın arkasını görebilen insandır; sadece mevcut durumu anlamaz, geleceği tahayyül eder, değişim için bir vizyon yaratır.
Bu yüzden kitapların içinde saklı olan fikirler, geleceğin kapısını açan anahtarlardır. Kitaplar yalnızca bilgiyi taşımaz; aynı zamanda görmeyi, anlamayı ve hayal etmeyi öğretir. Her kitap bir çağrı yapar: “Yüzeyde kalma, dağın ardını keşfet.”
Tarih boyunca, kitap okuyan insanlar dünyayı değiştirmiştir. Çünkü onlar sadece bilinenle yetinmeyip, bilinmeyeni arayan, fikirlerin ötesine geçen ve sınırları sorgulayan bireylerdir. Onlar, yazılanların ardında yatan potansiyeli görerek, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmiştir.
Ama yalnızca kitaplar değil, insanlar da derin bir okuma gerektirir. Her insan bir dağ gibidir; görünen tarafının ötesinde, arkasında sakladığı sırları ve zenginlikleri vardır. İnsanı anlamak, onun yüzeydeki hikâyesinden çok daha fazlasını görebilmektir. İnsanları anlamayı öğrenmek, hayatı anlamayı öğrenmek demektir.
Öyleyse, hem kitapları hem de insanları okuyalım. Ama okurken yüzeyde kalmayalım; dağın zirvesine çıkıp ardındaki manzarayı görmeye çalışalım. Çünkü hayatın gerçek anlamı, satırların ve yüzeyin ardında saklıdır.
Unutmayalım, en büyük kitap insandır. Onu anlamaya çalışmak, dağın ardında saklı dünyaları keşfetmekle eşdeğerdir. Ve bu keşif, hayatı daha derin, daha anlamlı ve daha zengin kılar. Çünkü dünyayı değiştirenler, sadece dağın zirvesine çıkanlar değil, ardındaki sonsuzluğu görebilenlerdir.
