Hüseyin YILDIRIM
Dünyanın dört bir yanındaki mitolojiler, birçok farklı halkı etkileyen benzer kahraman figürlerine sahiptir. Ancak, belki de en dikkat çekici olanlarından biri Amazon savaşçı kadınlarıdır. Cesur, bağımsız, savaşçı ve kendi egemenliklerini kurmak için erkeklerle savaşan bu kadınlar, tarih boyunca pek çok efsane ve hikâyeye ilham kaynağı olmuştur. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalar, bu efsanenin temelde yalnızca hayal gücünden ibaret olmadığını, aksine tarihsel gerçeklere dayandığını gösteriyor. Dahası, Amazonların kökeninin, Türk boylarına dayanabileceğine dair çarpıcı bulgular ortaya çıkmıştır. Peki, Amazon kadınları gerçekten Türk müydü?
Dr. Jeanine Davis Kimball’ın Çığır Açan Çalışması
Amerikalı arkeolog Dr. Jeanine Davis Kimball, Kazakistan’da yaptığı kazılarla tarihteki en ilginç keşiflerden birine imza attı. Kimball, Amazonların sadece bir mit değil, gerçek bir halk olduğunu ve bu halkın aslında Türk konargöçerleri içinde yaşadığını ortaya koydu. 2010’larda yapılan kazılarda, Dr. Kimball ve ekibi, sarışın bir Türk kızının genetik profili ile Amazonların genetik profili arasında yüzde 99 benzerlik buldu. Bu bulgu, Amazonların tarihsel olarak Türk boyları ile doğrudan bir bağlantısı olabileceğini gösteren en somut kanıt oldu. Kimball’ın yaptığı DNA testi, Amazon efsanesinin bir halkın gerçek hikayesi olduğuna dair önemli ipuçları sundu.
Amazonlar ve İskitler: Karadeniz’in Savaşçı Kadınları
Tarihsel kayıtlarda Amazonlar, özellikle Anadolu’nun kuzeyinde, Karadeniz bölgesi çevresinde yaşayan ve yalnızca kadınlardan oluşan bir topluluk olarak tasvir edilmiştir. Heredot’un eserlerinde, Amazonların soyunun İskitlere dayandığı belirtilir. Bu da, onların Orta Asya kökenli bir halk olduğuna işaret eder. Amazonların yaşadığı yerler arasında Samsun, Terme ve Çarşamba gibi şehirler öne çıkar. Bu bölge, hem tarihsel hem de arkeolojik olarak Türk boylarının tarih sahnesine çıktığı ve konar-göçer yaşam tarzının şekillendiği yerlerdir.
Dede Korkut Destanı’nda geçen “Alp Kızları” ifadesi de, Amazonlar’ın Türk savaşçı kadınları olarak tanımlanmasına bir başka kanıt olarak gösterilebilir. Bu benzetme, Amazonların savaşçı kimliğinin ve Türk halklarının tarihindeki kadın liderlik ve savaşçılık rolünü vurgular.
Kurganlarda Bulunan Savaşçı Kadın İskeletleri
Dr. Kimball’ın kazılarındaki en dikkat çekici bulgulardan biri, savaşçı kadınların iskeletleriydi. Bu kadınlar, ölümleriyle birlikte silahlarıyla gömülmüşlerdi. Bazılarının yanlarında, yaban domuzu dişi muskaları, fosilleşmiş deniz kabukları, tuncu aynalar ve kolyeler bulunmuştu. Ayrıca, bazı iskeletlerin yanında 90 santimetre uzunluğunda kılıçlar ve biley taşları vardı; bu, at üstünde savaşan kadın savaşçılara ait tipik silahlar olarak kabul edilir.
Bu tür buluntular, Amazonların sadece savaşçı değil, aynı zamanda savaş stratejileri geliştiren, savaşmak için eğitim alan güçlü kadınlar olduğunu gösteriyor. **Bacakları at sürüyormuş gibi pozisyonla gömülen kadın iskeletleri, bu topluluğun avcılıkla ve savaşla iç içe bir yaşam sürdüğünü açıkça ortaya koymaktadır.
Kadim Göçebelerde Kadınların Yeri
Dr. Kimball’ın yaptığı gözlemler, bu savaşçı kadınların yaşam biçimlerinin, günümüz Türk konargöçerleri ile büyük benzerlikler taşıdığını gösteriyor. Özellikle Kazakistan’da yaşayan Türk göçebeleri, eski Amazon topluluklarına benzer bir şekilde ataerkil olmayan, eşitlikçi bir toplumsal yapıya sahipler. Burada kadınlar, erkeklerle eşit bir şekilde at sürer, sürüleri otlatır ve tarlada çalışır. Bu toplulukta kadınların, sadece ev işleriyle ilgilenmek yerine, aynı zamanda toplum yönetiminde de söz sahibi oldukları görülür. Hatta bazen, kadın önderler bu göçebe toplumların başında bulunmuşlardır.
Dr. Kimball, Kazak çocuklarının, özellikle kız çocuklarının at sürme becerilerini gözlemlerken, bu yaşam tarzının Amazon kadınlarının yaşam biçimiyle ne kadar örtüştüğünü fark etti. Kız çocukları, daha bir yaşında at binmeyi öğreniyor ve savaşçı Amazon kadınları gibi, at üstünde vakit geçirerek yetişiyordu.
Şaman Amazonlar ve Ruhsal Bağlar
Kimball’ın kazılarında bir diğer dikkat çeken bulgu ise, şamanist ritüellere dair buluntulardı. Amazonların, savaşçılık kadar dini ve ruhani bir rol de üstlendikleri görülüyor. Kazılarda, kadın şamanlara ait mezarların varlığı, bu kadim topluluğun sadece savaşçı değil, aynı zamanda ruhani liderler de yetiştirdiğini gösteriyor. Tunçtan yapılmış sandıklar, kalburlar, töresel muskalar ve sünnet taşları gibi nesneler, Amazonların dini ritüellerdeki katkılarını ve ruhani varlıklarına duydukları saygıyı işaret eder.
Pokrovka’da bulunan bir Amazon şamanının mezarındaki altın boncuklar, ayni bir yaşam ötesine hazırlanmak üzere yapılmış hediyeler olarak kabul edilir. Bu buluntular, Amazon kadınlarının hem savaşçı hem de toplumun manevi liderleri olduklarını vurgular.
Gerçek Amazonlar: Türkler
Dr. Kimball’ın çalışmaları, Amazon kadınlarının hayal ürünü olmadığını, aksine Türk tarihinin derinliklerinden gelen güçlü bir halkın kadim izleri olduğunu ortaya koymuştur. Bugün Kazakistan, Moğolistan gibi Orta Asya’daki göçebe Türk topluluklarının yaşam tarzı, Amazonların savaşçı ve eşitlikçi yaşam biçimiyle büyük benzerlikler taşımaktadır. Amazonlar, Türk kadınlarının tarihsel mirasıdır: Ata binen, ok atan, savaşan ve toplumlarını yöneten güçlü, bağımsız ve lider ruhlu kadınlar.
Amazonların hikâyesi, bir efsane değil, gerçek bir tarihsel anlatıdır. Ve bu tarih, Türk konargöçerlerinin içinden çıkarak günümüze ulaşmıştır. Meryemgül ve onun gibi sarışın Türk çocukları, geçmişin gerçek Amazon kadınlarıdır.
