Rafet ULUTÜRK
Dünya sahnesinde kalıcı ve etkin bir yönetim kurmak, sadece ekonomik güç veya askeri kuvvet meselesi değildir. Elbette sermaye ve askeri caydırıcılık önemlidir, ancak asıl ve derin etki, insan zihninin ve algısının kontrolüyle başlar. Yüzeysel etkileme çabalarının ötesinde, stratejik bir güç, toplumların temel düşünce yapısını, inançlarını ve kararlarını yönlendirecek kalıcı mekanizmalar kurmayı gerektirir. Bu mekanizmanın ana dişlileri ise eğitim, medya ve kültürel üretimdir.
Bilginin Kaynağı: Üniversiteler ve Araştırma
Herhangi bir büyük vizyonun başlangıç noktası bilgi ve araştırmadır.
Toplumları ve dünyayı anlamanın en derin yolu, üniversiteler gibi bilim yuvalarına yön vermekten geçer. Üniversiteler, sadece eleştirel düşüncenin değil, aynı zamanda istenilen stratejik vizyonu destekleyecek araştırma gündemlerinin de belirlendiği yerlerdir.
Nerede duracağınızı ve nereye gideceğinizi belirleyen haritalar burada çizilir.
Finansal desteklerle, burs programlarıyla ve stratejik işbirlikleriyle, bilimsel merakı bir güç odağının hedeflerine hizmet edecek şekilde yönlendirmek, uzun vadeli yönetimin ilk ve en hayati adımıdır.
Toprak ve İnsanın Kalbi: Çiftçi-Köylü Algısı
Temel güç kaynağı olan toprak ve onunla kurulan ilişki, her toplumun omurgasıdır.
Çiftçi ve köylülerin dünya algısını yönlendirmek, ulusal ve küresel politikaları kökten etkileme potansiyeli taşır. Gıda güvenliği, ekonomik bağımsızlık ve kültürel kimlik, doğrudan toprağa bağlıdır. Onların gözündeki “gerçek” ve “doğru”yu şekillendirerek, ulusal ve uluslararası politikaların meşruiyetini en temel düzeyde inşa edebilir ya da zayıflatabilirsiniz.
Bu, basit bir propaganda değil, tarım politikaları, kooperatifler ve yerel medya aracılığıyla kurulan incelikli bir algı yönetimi sanatıdır.
Kültürel Alanların Kontrolü: Medya ve Sanat
Geniş kitlelerin duygularını, motivasyonlarını ve genel dünya görüşünü etkilemenin en güçlü yolu küresel medya, tiyatrolar, filmler ve sanatsal üretimdir.
Algı yönetimi, bir konuda ne söylendiğinden çok, ifadenin nasıl söylendiğine odaklanır.
Mantık ikna eder, ancak duygular motive eder.
Popüler kültürün araçsallaştırılmasıyla, yani hikayeler, metaforlar ve semboller üzerinden, bireylerin algı eşiği aşılır ve istenilen fikirler zihin haritasında konumlandırılır.
Medya kuruluşlarına, film yapım şirketlerine ve kültürel fonlara sahip çıkmak, bir ulusun ya da küresel bir gücün vizyonunu dünyanın ortak bilincine zerk etmenin en etkili yoludur.
Kalıcı Gücün Sırrı: İnsan Yetiştirmek
Tüm bu kontrol noktalarının işletilmesi, paradan çok daha değerli bir kaynak gerektirir:
İnsan. Maddi kaynaklar hızla tükenir, ancak insan yetiştirmek kalıcı bir miras bırakır. Üniversitelerde, medya kuruluşlarında, karar mekanizmalarında görev alacak, stratejik vizyonu benimsemiş, yüksek nitelikli liderler ve uygulayıcılar yetiştirmek gerekir.
Bu, bir nesli yetiştirmektir. Yönlendirici stratejiyi sadece bilmekle kalmayıp, onu tüm hücreleriyle benimseyecek, etik ve psikolojik olarak buna hazır olacak kadrolar olmadan, en sofistike planlar bile kâğıt üzerinde kalır. İnsan yetiştirildiğinde, algıları yönetmek artık bir zorlama olmaktan çıkar, doğal bir uyum haline gelir.
Sonuç olarak, dünyayı yönetmek stratejik bir ekosistem kurmayı gerektirir.
Bu ekosistemin çekirdeğinde, paranın alamayacağı yegâne unsur yer alır:
Amaç ve vizyon sahibi, iyi yetiştirilmiş bir insan gücü. Bu insanlar, bilimi (üniversite), kültürü (medya ve sanat) ve ekonomiyi (toprak) aynı vizyon çatısı altında birleştirerek, küresel algıyı ve nihayetinde küresel yönetimi şekillendirir. Kalıcı güç, zihinleri fethetmekten ve o zihinleri yetiştirmekten geçer.
