Yazarlarımız

Dünün Dersleri ve Bugünün Kıymeti: Hayatı Nasıl Yaşamalı?

İbrahim SOYTÜRK

Zaman, insanın önüne iki farklı yüzle çıkar: Dün ve bugün. Dünü öğretmen olarak görebiliriz, bize dersler sunan bir rehber gibi. Bugünse daha farklı bir karakterdedir; bir armağan, bir fırsat, bize sunulmuş bir mücevher.

Ancak bu iki yüzü anlamak ve içselleştirmek, hayatı anlamlandırmak için büyük bir çaba ister.

Dün, bizimle konuşmaz. Sessizdir, ama çok şey anlatır. Yaşanan acılar, sevinçler, başarılar ve kayıplar, hep bir şeyler öğretir.

Yanlış bir seçim mi yaptık? Bu, bizim için bir deneyimdir. Büyük bir başarı mı elde ettik?

Bu, ilerideki adımlarımız için bir rehberdir.

Ancak insan, dünün bu sessiz derslerini genelde fark etmez. Ya ona saplanıp kalır ya da tamamen unutmayı seçer. Oysa dün, geçmişin ağır yükü değil, geleceğin temeli olmalıdır.
Bize düşen, dünün hatalarını ve zaferlerini, bugünü daha anlamlı bir şekilde şekillendirmek için kullanmaktır.

Bugün ise bambaşka bir varlığa sahiptir. O, tüm ihtişamıyla karşımızda durur, bize sunulmuş bir hediye gibi. Ancak bu hediye, kum saatindeki taneler gibi hızla tükenir.
Her an, farkında olsak da olmasak da, avuçlarımızdan kayıp gider. Zamanın bu acımasız akışı karşısında çoğu zaman elimiz kolumuz bağlı kalır. Bazen bugünü yok sayarız, “Yarın yaparım” diyerek erteleriz. Bazen ise geçmişe o kadar dalarız ki, bugünü yaşamayı unuturuz. Oysa zaman, ne geçmişte durur ne de gelecekte. Hayat, sadece bugünde yaşanır.

Şu soruyu sormak gerek: Hayatı nasıl yaşamalıyız? Belki de en basit cevap şudur: Anı fark ederek. Geçmişin derslerini cebimize koyup, bugünün güzelliklerini kucaklamalıyız. Çünkü hayat dediğimiz şey, bir başlangıç ve son arasında hızla akan bir nehir gibidir.

Bu nehirde yol alırken, suyun serinliğini hissetmek, güneşin nehre vurduğu ışıkları görmek ve akışa direnmek yerine onunla birlikte hareket etmek gerekir.

Ne yazık ki çoğu zaman hayatın bu akışkan doğasını kabullenmekte zorlanırız.

Sanki zamanı dondurabilirmişiz gibi davranırız. Ya da hiç bitmeyecekmiş gibi tüketiriz.

Oysa bu yanlış bir yanılsamadır. Zaman, sadece yaşanır ve hiçbir şekilde tutulamaz. Bu gerçeği fark etmek, hayatı daha derin ve anlamlı kılabilir.

Bugün bize düşen şey, geçmişe hapsolmadan, geleceği kaygıyla beklemeden, bugünü dolu dolu yaşamaktır. Sevdiklerimizle bir arada olmak, küçük mutlulukları görmek, hayallerimize adım atmak, hata yapmaktan korkmamak ve öğrenmeye açık olmak…

Tüm bunlar, bugünü bir armağan haline getiren şeylerdir.

Dünün dersleri olmadan bugün eksik kalır. Bugünün fırsatlarını değerlendirmeden ise geleceğimiz şekillenmez. Hayatın bu döngüsünü anlamak, onun bir parçası olduğumuzu kabul etmek ve bu döngüyü en güzel şekilde yaşamak, belki de insan olmanın en güzel tarafıdır.

Hayat akıyor, durduramayız.

Ama onunla akmayı öğrenebiliriz. Elimize tutuşturulan bu armağanı, hayallerle, anlamlarla ve sevgiyle doldurmak bizim elimizde. Dünü unutmadan, yarını beklemeden, bugünü yaşayalım. Çünkü hayatın en güzel rengi, her zaman bugünde saklıdır.

Bir Cevap Yazın