Yazarlarımız

Doğayı İnsanlardan Kim Koruyacak?

Gülten RAYİMOĞLU

Doğa, binlerce yıl boyunca kendi döngüsünü işletmiş, insanlık sahneye çıkmadan önce dengeyi koruyabilmiştir. Ancak modern çağda insan, doğanın üzerinde büyük bir etki yaratmaya başladı. Çevreyi kirletiyor, doğal yaşam alanlarını yok ediyor ve kaynakları hızla tükenmeye zorluyoruz. Bu sorunun kökenine indiğimizde aslında şu soruyu soruyoruz: Doğayı insanlardan kim koruyacak? Peki, gerçekten doğa, insanlar tarafından korunabilir mi? Yoksa aslında doğanın kendini savunma mekanizmaları mı var? Belki de doğa, kendi dengesini kurmak için zaman içinde kendi çözümlerini bulacak bir güce sahip mi?

Doğayı Korumanın Yükü: İnsanlar Üzerine Bir Sorumluluk

İnsan, doğa ile sürekli bir etkileşim içinde olmuştur. İnsanlık, tarım devrimiyle toprağa müdahale etmeye, sanayi devrimiyle doğaya olan etkisini katbekat artırmaya başlamıştır. Modern dünya ise insanoğlunun doğaya olan etkisini zirveye taşımış, çevresel felaketlerin ardı arkası kesilmez olmuştur. Bu soruya cevaben ilk düşüncemiz, doğayı koruma sorumluluğunun tamamen insanlara ait olduğu olacaktır. İnsanlar doğanın en büyük tehditlerinden biridir ve bu yüzden onu korumak da insanların asli görevlerinden biri olmalıdır.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var: İnsanlar, doğayı her ne kadar korumak istese de, büyük ölçekte sistematik bir değişim yapabilme gücüne sahip olamıyor. Çoğu insan, günlük yaşamında çevre dostu kararlar alsa da, toplum olarak işlediğimiz ekonomi, enerji kullanımı, endüstriyel üretim gibi büyük sistemlerde çok büyük bir değişim yaratmak oldukça zor. Örneğin, fosil yakıtlar hala dünya genelinde en yaygın kullanılan enerji kaynağıdır ve bu enerji kaynağının kullanımı ciddi çevresel etkiler yaratmaktadır. Kapitalist sistemler, doğanın sömürülmesini kâr amacı gütme doğrultusunda teşvik ediyor ve bu çerçevede büyük bir çatışma doğuyor. İnsanlık, kendi çıkarları için doğayı tüketirken, doğayı korumak adına aynı hızda adımlar atamıyor.

Doğanın Kendisini Savunma Kapasitesi

Ancak, doğayı insanların tek başına koruyup koruyamayacağı meselesine başka bir açıdan bakmak gerekir. Doğa, aslında kendini savunabilecek kapasiteye sahip bir canlı sistemdir. Doğa, ekosistemlerin işleyişi, iklim değişiklikleri, biyoçeşitlilik ve doğal felaketler gibi unsurlar aracılığıyla dengeyi kurmaya çalışır. Bu noktada, doğa insanlar tarafından bozulsa da, kendi dengesini bulmaya çalışır. Fakat bu dengeyi yeniden kurma süreci, yıllar, hatta binlerce yıl sürebilir. Örneğin, ormanlar tahrip edildikçe, bu kaybolan alanların yerine farklı bitki örtüleri, bazen de çöller ve yerleşim alanları oluşur. Ancak bu, her zaman eski dengenin korunacağı anlamına gelmez. İnsanlık, doğayı tahrip ettikçe, doğa kendisini yenileyebilmek için daha büyük, yıkıcı süreçlere başvurur; buna orman yangınları, sel baskınları, kuraklıklar ve diğer doğal felaketler de dahildir.

Doğa, bu şekilde kendini korumaya çalışırken, insanların etkisiyle bozulan dengeler, daha sonra insanları tekrar tehdit edebilir. Örneğin, ormanların kesilmesi, iklim değişikliği, biyoçeşitliliğin azalması gibi süreçler, sonunda insanlar için geri dönülmesi güç felaketlere yol açabilir. Dolayısıyla, doğanın kendini savunması, aslında insanlığın savunma için son bir çırpınışı olabilir.

Doğa ve Teknolojik Müdahaleler: İnsanlar ve Doğa Arasında Yeni Bir Denge Arayışı

Peki ya teknoloji? İnsanlar, doğayı yok etmenin yanı sıra, onun üzerinde teknolojik çözümler geliştirmek için de büyük çabalar sarf etmektedir. Yenilenebilir enerji kaynakları, plastik kirliliğiyle mücadele eden biyoteknolojiler, karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik yenilikler, doğanın iyileştirilmesine yönelik girişimler teknoloji sayesinde hız kazandı. Bu durum, doğanın insan etkisiyle bozulmuş olan yapısını, yeniden onarmaya yönelik önemli adımlar olabilir.

Bununla birlikte, teknolojinin bu anlamda doğa için sunduğu çözümler, bazen insanlar tarafından doğaya daha fazla zarar verecek şekilde kullanılabiliyor. Örneğin, genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO’lar) ve biyoteknolojik çözümler, doğal süreçlere müdahale eden uygulamalardır ve bu müdahaleler bazen doğanın doğal akışını daha da bozan etkiler yaratabilir. Teknoloji her zaman iyi niyetle kullanılsa da, doğanın dengeye kavuşmasındaki en önemli unsur, doğanın dinamiklerini anlamak ve buna saygı göstermek olacaktır.

Bireylerin ve Toplumların Rolü

İnsanoğlu, tarih boyunca kendisini doğal dünyadan ayrı görmüştür. Oysa insan, doğanın bir parçasıdır ve aslında doğaya zarar vermek, insanın kendi varoluşuna zarar vermekle eşdeğerdir. Doğayı koruma sorumluluğu sadece devletlerin, bilim insanlarının ya da çevre aktivistlerinin üzerine yüklenmiş bir sorumluluk değildir. Her birey, yaptığı her küçük çevre dostu hareketle doğaya katkıda bulunabilir. Fakat bu sorumluluğun daha büyük bir perspektiften, toplumsal bir dönüşüm süreci haline gelmesi gerekiyor.

Sadece bireysel çözümlerle doğa kurtarılamaz. Toplumlar, bilinçli bir şekilde doğa dostu politikalar geliştirmek, kirliliği önlemek, doğal kaynakları verimli kullanmak ve sürdürülebilir kalkınma modelini benimsemek zorundadır. Ekolojik dengeyi bozan her davranış, toplumların refahını da tehdit eder. Bu nedenle, doğa ve insan arasındaki ilişki, birbirine karşılıklı bağlı bir dengeyi gerektirir.

Sonuç: Doğa Kendini Koruyacak, Ama Fiyatı Yüksek Olacak

Sonuçta, doğanın korunması sadece insanlardan beklenen bir sorumluluk değil, doğanın kendisinin de sürekli bir adaptasyon ve savunma mücadelesidir. Ancak, insanın doğa üzerinde yarattığı tahribatın bedeli ağır olabilir. Doğa, her ne kadar kendini korumaya çalışsa da, bunu insanın yaptığı hatalar yüzünden telafi edemeyebilir. Her ne kadar doğa bir direnişe geçse de, doğanın uzun vadede kendini iyileştirebilmesi, insanların şu an yapacağı eylemlere bağlıdır. Eğer bizler doğayı savunmazsak, doğa kendi çözümlerini bulsa da, bu çözümler hepimiz için çok pahalı olacaktır.

Yani soruya dönersek: Doğayı insanlardan kim koruyacak? Cevap açık: Bizler koruyacağız. Eğer bizler doğanın bu yıkıcı sürecini durdurmazsak, doğa kendi yolunu bulacaktır. Ancak bu, hem insanlar hem de doğa için çok daha büyük bedelleri de beraberinde getirecektir.

Bir Cevap Yazın