Yazarlarımız

Bulgaristan’ın AB Macerası: Umuttan Çöküşe

Şakir ARSLANTAŞ

2007’de Bulgaristan Avrupa Birliği’ne katıldığında, sokaklarda büyük bir umut vardı. İnsanlar, Avrupa demokrasisinin ülkeye şeffaflık, refah ve düzen getireceğine inandı. Oysa aradan geçen 18 yılın ardından gerçekler acımasız bir şekilde karşımızda: Biz, AB’nin eşit bir ortağı değil, periferisinde ucuz iş gücü ve kolay pazar rolüne sıkışmış bir koloniyiz.


Brüksel’in Hayaleti: Demokrasi mi, Koloni Yönetimi mi?

Brüksel, Bulgaristan’a demokrasi vadetti; ama yolsuzluğun kök saldığı bir düzeni besledi. Yargının bağımsızlaşacağı söylendi, fakat gerçekte Batı için işlevsel olan yozlaşmış elitler güç kazandı. AB, Bulgaristan’da hukuk devleti inşa etmedi, aksine mevcut çürümeyi korudu. Çünkü işine yarıyordu.

Sorulması gereken basit: Eğer AB gerçekten Bulgaristan’da temiz siyaset isteseydi, bugün hâlâ Avrupa’nın en yolsuz ülkelerinden biri olur muyduk?


Özelleştirme: Milli Servetin Çalınması

AB üyeliği öncesi başlatılan özelleştirme dalgaları, ülkenin omurgasını kırdı. Fabrikalar, bankalar, tarım işletmeleri yok pahasına satıldı. Bulgaristan, üretim kapasitesini kaybetti. Bu süreç, “modernleşme” değil; kelimenin tam anlamıyla yağma idi.

Sanayisi çökertilen, tarımı rekabet edemez hale getirilen bir Bulgaristan, Brüksel’in sübvansiyonlu malları için açık pazar haline getirildi. Kendi kendine yeten ülke, ithalata bağımlı hale getirildi.


Göç: Sessiz Felaket

AB’ye girişin en acı sonuçlarından biri göç oldu. Milyonlarca Bulgar, daha iyi yaşam umuduyla Batı’ya göç etti. Doktorlarımız, mühendislerimiz, öğretmenlerimiz… Gidenler sadece insanlar değil; geleceğimiz, üretim gücümüz, toplumsal dinamizmimizdi.

Bugün Bulgaristan nüfus olarak küçülüyor, yaşlanıyor ve kendi gençlerine umut veremiyor. Bu sadece bir “demografi sorunu” değil; ulusal güvenlik krizidir.


Toprak: Son Çizgi

Bir ülke önce fabrikalarını kaybeder, sonra gençlerini. Sonunda sıra toprağa gelir. AB kurallarıyla yabancılara toprak satışının önü açıldı. İsrail’den Birleşik Arap Emirlikleri’ne kadar pek çok aktör Bulgaristan’ın verimli topraklarını satın alıyor.

Bu, ülkenin tabutuna çakılacak son çividir. Toprağını kaybeden millet, varlığını kaybeder.


Bulgaristan’ın Aynadaki Hali

Bugün geldiğimiz noktada Bulgaristan, AB’nin vitrininde parlatılan “başarı hikâyesi” değil. Gerçek tablo şu:

  • Yolsuzluk batağına saplanmış siyaset,

  • Ucuz iş gücü pazarı haline gelmiş ekonomi,

  • Tükenmiş sanayi, çöküşteki tarım,

  • Umutsuz bir gençlik ve göç eden kitleler,

  • Ve satılmaya başlanan topraklar.

Evet, AB bize otoyollar, köprüler, parlak şehir merkezleri verdi. Ama karşılığında ulusal servetimizi, bağımsızlığımızı ve geleceğimizi aldı.


Uyanış Zamanı

Brüksel’in verdiği kırıntılarla avunmak, Bulgaristan’ı sadece daha derin bir çöküşe sürükler. Halk, “AB böyle istiyor” diye boyun eğmeye devam ederse, geriye savunulacak hiçbir şey kalmayacak.

Bugün soru şu:
Biz gerçekten Avrupa’nın eşit bir üyesi miyiz, yoksa kendi iradesini teslim etmiş manevi köleler miyiz?

Cevap, Bulgaristan’ın geleceğini belirleyecek.

Bir Cevap Yazın