Rafet ULUTÜRK
Bulgaristan Türkleri yıllardır siyasette “temsiliyet” adı altında kandırıldı. Sözde Türk partisi, yıllar boyunca bizim kimliğimizi, değerlerimizi ve geleceğimizi savunmak yerine kişisel çıkarların ve yolsuzluğun aracı haline geldi. Bugün geldiğimiz noktada artık yüzümüz kızarıyor. Çünkü bu parti, halkının onurunu değil, kendi koltuklarını düşündü.
Peevski’nin Gölgesi
Bugün partinin başında Delyan Peevski var. Türklerin partisi denilen bir yapının başına Bulgar oligarkların simgesi olan bir ismin gelmesi, tek başına her şeyi anlatıyor. Bu, yalnızca bir siyasi hata değil; Türklerin gururuna atılmış açık bir darbedir.
Peevski’nin Türkler adına söz söylemesi, oy istemesi, hatta yönlendirmesi kabul edilemez. Bizim irademiz kimsenin gölgesinde yaşayamaz.
Eski Yüzler, Eski Günahlar
1990’larda başlayan süreç, özellikle 2001’den sonra tam bir yozlaşmaya dönüştü. Bir zamanlar “Türklerin partisi” olarak doğan yapı, hırsızlık ve çıkar ağlarının simgesi haline geldi. Türk halkı tarih boyunca hırsızlıkla anılmadı; ama bu sözde temsilciler yüzünden alnımız lekelenmeye başladı.
Şunu yüksek sesle söylemek gerekiyor: Bu böyle devam edemez!
Yeni Başlangıç Şart
Bulgaristan Türkleri için tek çıkış yolu, yeni yüzlerle, yeni bir hareket başlatmaktır. Hırsızlıkla, yolsuzlukla anılan tüm eski kalıntılar tasfiye edilmeden, onurlu bir temsil mümkün değildir. Bizim ihtiyacımız olan şey, gerçekten Türk halkının onurunu savunacak, şeffaf, dürüst ve cesur bir siyasi yapı.
Türklerin yeniden ayağa kalkması, yalnızca Türklerin değil, Bulgaristan demokrasisinin de yeniden doğuşudur. Çünkü bu ülke, ancak bütün vatandaşlarının eşit haklarla temsil edildiği zaman gerçek anlamda demokratik olabilir.
2026: Yol Ayrımı
Bugün artık herkes şunu bilsin: 2026 Bulgaristan için bir yol ayrımıdır. Bu seçim, Bulgaristan’ın ya kurtuluşu ya da yok oluşu olacaktır. Her oy, bir kurşundur. Her oy, bir kader çizgisidir.
Eğer halk uyanır, iradesine sahip çıkarsa Bulgaristan kurtulacaktır. Eğer halk yine eski düzenin esiri olursa, Bulgaristan kendi elleriyle kendini yok edecektir.
Türklerin sabrı büyüktür, ama sabır da bir yere kadardır. Sabrımız dolduğunda, biz yalnızca kendimizi değil, bu ülkenin geleceğini de değiştirecek güce sahibiz.
Bulgaristan’daki tüm partiler, Türk ya da Bulgar fark etmez, halkın geleceği için çalışmak zorundadır. Başka devletlerin uydusu olmaya yeter artık!
Unutmayın: oy namustur, oy gelecektir, oy kurtuluştur.
