Orta Çağ. 15. Yüzyıl. Tarih sayfalarının tozlu yapraklarını araladığımızda,
Türk milletinin adeta bir yıldız gibi parladığı bir dönemi görürüz. O yıldız, bugün bile tarih kitaplarının haritalarına kazınmış bir hakikatin simgesidir. O harita, bir milletin dünya tarihine nasıl yön verdiğinin kanıtıdır.
Osmanlı İmparatorluğu… Memlüklü Sultanlığı… Timurlular… Altın Orda Devleti…
Delhi Sultanlığı… Doğu ve Batı Çağatay Hanlıkları… Haritanın dört bir köşesinde yankılanan bir ses: Türk’ün kudreti, Türk’ün iradesi. İşte o dönem, sadece bir milletin değil, bir kültürün, bir medeniyetin dünya sahnesindeki altın çağıydı.
Bir harita düşünün. Üzerinde Karamanoğlu, Ramazanoğlu, Dulkadırlı beylerinin isimleri yazılı. Bir başka köşede Karakoyunlu, Akkoyunlu diyarları. Kuzeyde Sibir Hanlığı, daha ötelerde Hakaslar, Yakutlar, Sibirler. Doğu’da Yarkent, Batı’da Avrupa’nın sınırlarına kadar uzanan bir hâkimiyet. Bu sadece bir siyasi hâkimiyet değil; dilde, kültürde, sanatta, ticarette, ahlakta ve medeniyette bir damga.
Bu harita, eski dünyanın kalbi, Asya-Avrupa-Afrika’nın kesiştiği tüm toprakların Türk yurdu olduğunun resmidir. Bugün birçoğumuz, bu geçmişten bihaber bir şekilde yaşayıp gideriz. Ama unutulmamalıdır ki bu topraklarda atalarımızın adımları yankılandı; bu bayraklar, bu sancaklar bizim ellerimizde dalgalandı.
Nereden nereye…
Bugünün dünyasında teknoloji, sınırlar, küreselleşme…
Bütün bu yenilikler geçmişimizi gölgede bırakmamalı. Çünkü tarihini bilmeyen milletler, gelecekteki yolculuklarında pusulasını kaybeder. Biz Türkler, sadece tarihe değil, geleceğe de kök salmış bir milletiz. Ancak kökümüzün derinliğini hatırlamak, her yeni fidanın daha gür büyümesini sağlar.
Bunu tüm gençlerimiz bilmeli, anlamalı ve gururla taşımalıdır. Eğitim müfredatlarımızda, kültürel miraslarımızda ve gündelik sohbetlerimizde bu haritayı yeniden konuşur hale gelmeliyiz. Gençlerimiz, bu haritaya baktıklarında sadece sınır çizgilerini değil, Türk milletinin medeniyet sahnesindeki hakkını görmeli.
Bu harita bir gurur tablosudur. Ama aynı zamanda bir ders. Türk milletinin birlik ve beraberlikle neler başarabildiğinin, dağınıklıkla ise nasıl zayıfladığının bir aynası. Birlik, güçtür. Ve bu güç, geçmişte olduğu gibi gelecekte de tarih yazmamıza vesile olacaktır.
Ey Türk oğlu! Bu haritaya iyi bak.
Burası senin atalarının diyarıdır. Burası sadece bir toprak parçası değil, bir medeniyetin kalbidir. Ve o medeniyetin mirasını omuzlarında taşıyan sensin. Bu miras sadece bir geçmiş değil, geleceğin de pusulasıdır. Onu unutma, sahip çık, ve bu mirası daha ileriye taşımak için çabala.
Tarih, bize sadece nereden geldiğimizi değil, nereye gidebileceğimizi de gösterir. Bu yüzden, bu haritaya iyi bak. İyi bak ki, bir Türk olarak kendi hikâyeni yazmaya hazır ol.