Yazarlarımız

Bu Dünyaya tek gelir, Her Şeyin Peşine Düşer ve tek Gider İnsan

Raziye ÇAKIR

Hayatın garip bir döngüsü vardır. İnsan, bu dünyaya çıplak, savunmasız ve elinde hiçbir şey olmadan gelir. Ancak ne gariptir ki, hayata adım attığı ilk andan itibaren her şeyin peşine düşer. Sahip olmak ister; eşyalar, unvanlar, insanlar, güç ve sayısız başka şey. Ancak ne kadar çabalarsa çabalasın, yolculuğun sonunda hepsini geride bırakır. Tıpkı geldiği gibi, hiçbir şeyle gider bu dünyadan.

Bir Arayışın Başlangıcı
Doğduğumuzda hiçbir şeye sahip değiliz. Sadece bir beden ve bir ruh… Ancak zamanla çevremizdeki dünya bize sahip olmanın önemini öğretir. Daha güzel bir ev, daha iyi bir araba, daha yüksek bir makam… Hayat, sanki sahip olduklarımızın toplamıymış gibi bir yarışın içine çekiliriz. Elde ettikçe daha fazlasını isteriz. Kazandıkça tatminsizliğimiz büyür. Çünkü arayışımızın merkezinde asıl kayıp olanı, yani kendimizi bulmak yerine, geçici şeylerin peşinde koşarız.

Her Şeyin Geçiciliği
İnsan unutur: Sahip olduğu her şey bir gün onu terk edecektir. Dünya malı dediğimiz şeylerin hiçbiri ebedi değildir. Güzellik solar, güç tükenir, servet dağılıp gider. Sevdiğimiz insanlar da bir bir bizden ayrılır. Ve biz, sahip olduklarımızın elimizden kayıp gidişini çaresizce izleriz. Belki de en büyük yanılgımız, bu geçiciliği inkar ederek, sonsuza kadar burada kalacağımızı sanmamızdır.

Büyük Yanılsama: Sahip Olmak
Oysa sahip olmak dediğimiz şey, gerçekte bir yanılsamadan ibarettir.
Bu dünya bize ait değil; biz, onun geçici misafirleriyiz.
Toprağı işler, ona şekil veririz ama sonunda toprağın bir parçası oluruz.
Sahip olduklarımızı bizden önce başkaları kullandı; bizden sonra da başka ellerde dolaşacaklar.
Ne kadar biriktirirsek biriktirelim, hepsi bir gün ardımızda kalacak.

Gidişin Kaçınılmazlığı
Hayatın sonunda herkes aynı gerçekle yüzleşir:
İnsan, geldiği gibi gider. Hiçbir şeyi yanında götüremez.
Mal, mülk, unvanlar, hatta beden bile geride kalır.
İnsanın ölümlü olduğunu hatırlaması, yalnızca bir sonun değil, aynı zamanda bir başlangıcın da işaretidir.
Çünkü sahip olmadığımız hiçbir şeyin ağırlığını taşımadan yaşamak, gerçek özgürlüğü getirir.

Hayatın Asıl Değeri
Belki de insanın bu dünyadaki asıl amacı, sahip olmak değil, anlamaktır.
Paylaşmaktır, iyilik yapmaktır, sevgi bırakmaktır.
Ardında bir eser, bir iyilik, bir tebessüm bırakabilmektir.
Çünkü bu dünyadan yalnızca yaptıklarımızın hatırası kalır.
Gerçekten önemli olan şey, sahip olduklarımız değil; kim olduğumuz ve insanlığa ne kattığımızdır.

Bir Farkındalıkla Yaşamak
Eğer insan bu gerçeği kabullenirse, hayat çok daha anlamlı hale gelir.
Daha az sahip olmanın ve daha çok paylaşmanın değerini anlar. Anı yaşamanın, sevdiklerine zaman ayırmanın, kalıcı olmayan şeylere bağlanmamanın önemini fark eder.
Çünkü bilinir ki, bu dünyaya hiçbir şeyle gelen insan, gidişinde de yalnızca ruhunun hafifliğiyle yol alır.

Son Söz
Bu dünya, insan için bir duraktır. Sahip olduklarımızı, kazandıklarımızı, biriktirdiklerimizi burada bırakırız. Yanımızda götürdüğümüz tek şey, yaşadığımız anılar, hissettiğimiz sevgi ve başkalarına bıraktığımız iyiliklerdir. Bu gerçeği bilmek, insanı derin bir özgürlüğe kavuşturur.
Çünkü en nihayetinde, bu dünyada hiçbir şey bizim değil.
Ve belki de en büyük mutluluk, hiçbir şeye ait olmadığımızı anlamaktan gelir.
İnsan gelir, koşar, düşer, kalkar ve sonunda gider.
Geride ne bıraktığımız ise yalnızca bizim hikayemizdir.
Bu hikayeyi, gerçekten değerli şeylerle doldurmayı öğrenmek, hayatın en büyük anlamıdır.

Bir Cevap Yazın