Nedim AKIN
Türkiye, sınırlarıyla tanımlanan bir ülke olmaktan çok daha fazlasıdır.
Bizim tarihimiz, kültürümüz ve medeniyetimiz, sadece Anadolu coğrafyasını değil, Balkanlar’dan Kafkaslar’a,
Orta Asya’dan Orta Avrupa’ya kadar geniş bir alanı kapsar.
Bu yüzden biz sadece Türkiye değiliz; biz Balkanlar’ız, Kafkaslar’ız, Türkistan’ız.
Biz, binlerce yıllık bir medeniyetin mirasçıları ve taşıyıcılarıyız.
Bugün bu bağları anlamak, korumak ve geliştirmek, sadece tarihimize saygı değil, aynı zamanda geleceğimizi şekillendirmek için bir zorunluluktur.
Balkanlar: Kültürel ve Tarihi Derinliğimiz
Balkanlar, Osmanlı İmparatorluğu’nun yüzyıllar boyunca yönetiminde bulunduğu, Türk-İslam medeniyetinin kök saldığı bir coğrafyadır. Türkiye ile Balkanlar arasında derin tarihsel, kültürel ve duygusal bağlar vardır. Osmanlı döneminde Balkanlar’da camiler, medreseler, köprüler ve külliyeler inşa edildi; bu topraklara bir medeniyet mirası bırakıldı. Bugün hâlâ Saraybosna’dan Kosova’ya, Üsküp’ten Tiran’a kadar uzanan bu izler, Balkanlar’ı bizim ayrılmaz bir parçamız hâline getiriyor.
Balkanlar’da yaşayan Türkler ve Müslüman topluluklar, hala bu kültürel mirasın taşıyıcılarıdır. Ancak Balkanlar, sadece geçmişin değil, bugünün ve geleceğin de bir parçasıdır. Türkiye, Balkan ülkeleriyle kültürel ve ekonomik iş birliğini artırarak bu bağı canlı tutmaya çalışmaktadır. Bosna-Hersek, Arnavutluk ve Makedonya gibi ülkelerdeki soydaşlarımız, Türkiye’nin bu coğrafyadaki manevi sorumluluğunu sürekli hatırlatmaktadır.
Kafkaslar: Direniş ve Dayanışmanın Toprağı
Kafkaslar, zor coğrafyası ve tarihi boyunca yaşadığı zorluklarla bilinir.
Türkiye, Kafkaslar’la hem tarihsel hem de kültürel açıdan derin bağlara sahiptir.
Özellikle Kafkasya’dan Anadolu’ya göç eden Çerkesler, Abhazlar ve diğer halklar, bu bağın canlı bir örneğidir.
Azerbaycan, Türkiye’nin Kafkaslar’daki en önemli kardeş ülkesidir. “İki devlet, bir millet” anlayışı, sadece bir slogan değil, tarihi ve kültürel bir gerçektir. Karabağ’ın işgalden kurtarılması sürecinde Türkiye’nin verdiği destek, bu kardeşliğin en somut göstergesidir.
Ancak Kafkaslar’daki sorumluluğumuz, sadece Azerbaycan’la sınırlı değildir.
Gürcistan’dan Dağıstan’a kadar bu geniş coğrafyadaki bağlarımızı güçlendirmek, ortak bir geleceği şekillendirmek açısından kritik öneme sahiptir.
Orta Asya: Türk Dünyasının Beşiği
Orta Asya, Türk milletinin doğduğu, tarih sahnesine çıktığı coğrafyadır. Türkistan, dilimizin, kültürümüzün ve geleneklerimizin kaynağıdır. Kazaklar, Kırgızlar, Özbekler, Türkmenler ve Uygurlar gibi kardeş topluluklarla aynı kökten geliyoruz. Bu coğrafya, yalnızca bir tarihsel bağlantı değil, aynı zamanda stratejik ve kültürel bir ortaklık anlamına gelir.
Orta Asya’da bağımsızlığını kazanan Türk Cumhuriyetleri ile ilişkiler, son yıllarda güçlenmektedir.
Türk Devletleri Teşkilatı (eski adıyla Türk Konseyi), bu ilişkileri kurumsal bir çerçeveye oturtmuştur.
Ortak dil, ortak tarih ve ortak kültür temelinde geliştirilen bu bağlar, Türk dünyasının potansiyelini ortaya çıkarmak açısından büyük bir fırsattır.
Bugün ekonomik iş birlikleri, enerji projeleri ve kültürel alışverişlerle bu bağlar daha da güçleniyor.
Türk Dünyasının Kültürel Birliği
Türk dünyası, dil, kültür, gelenek ve manevi değerler açısından derin bir ortaklığa sahiptir.
Dil ve Edebiyat: Türkçe, lehçeleriyle birlikte geniş bir coğrafyada konuşulur. Türk dünyası, destanlardan halk hikayelerine, edebiyatından türkülerine kadar zengin bir kültürel mirasa sahiptir. Dede Korkut hikayeleri, Manas Destanı ve Köroğlu gibi ortak değerlerimiz, bu birliğin temel taşlarıdır.
Sanat ve Müzik: Orta Asya’nın epik destanları, Balkanlar’ın türkülerindeki ezgiler, Kafkaslar’ın halk danslarındaki coşku, hepimizin ortak kültürel mirasıdır.
Manevi Değerler: İslam, bu coğrafyadaki halkları ortak bir inanç etrafında birleştiren güçlü bir bağdır.
Camiler, tekkeler ve medreseler, Türk dünyasının manevi zenginliğini gösterir.
Türkiye’nin Rolü ve Sorumluluğu
Türkiye, Türk dünyasının hem merkezinde yer alır hem de bu coğrafyanın lider ülkesi olarak görülür.
Ancak bu liderlik, bir üstünlük değil, hizmet anlayışına dayanmalıdır.
Balkanlar’daki Türk azınlıkların haklarını savunmak, Kafkaslar’daki barışı desteklemek, Orta Asya’daki iş birliklerini artırmak, Türkiye’nin omuzlarındaki büyük bir sorumluluktur.
Bu bağları güçlendirmek için eğitim, ekonomi, kültür ve siyaset alanlarında daha fazla adım atılmalıdır. Ortak tarih bilinci ve dayanışma, Türk dünyasının daha güçlü bir şekilde birleşmesini sağlayacaktır.
Sonuç: Biz Büyük Bir Medeniyetin Taşıyıcılarıyız
Biz, sadece Türkiye sınırlarından ibaret değiliz. Biz, Türkistan’ın cesaretiyiz, Kafkaslar’ın direnişiyiz, Balkanlar’ın zarafetiyiz.
Biz, geçmişin derinliklerinden gelen bir milletiz ve geleceğe ışık tutma sorumluluğumuz var.
Bu büyük mirası anlamak ve korumak, sadece bir görev değil, aynı zamanda bir onurdur.
Unutmayalım: Türk dünyasının kaderi, birbirine kenetlenmiş bir aile gibidir.
Bu bağları daha da güçlendirmek, ortak bir ruh ve bilinçle hareket etmek, sadece Türk dünyasının değil, tüm insanlığın faydasına olacaktır.
Çünkü biz sadece bir ulus değiliz; biz, köklü bir medeniyetin taşıyıcılarıyız.
