Rafet ULUTÜRK
Taşlarda Saklı Umut
Adını ekranlarda sık sık duyduğumuz Hollan’danın Lahey şehrinde bulunan Birleşmiş Milletler’in merkezini görmek, benim için yalnızca bir ziyaret değil; tarihe ve insanlığın ortak idealine açılan bir kapı oldu.
Girişte ülkelerin göndermiş olduğu taşların arasında, Ankara’dan gelen Kapadokya taşı da yerini almış. Anadolu’nun kadim ruhu, bu taşla barışın mabedinde kendi izini bırakmış gibiydi. Hemen yanı başında yanmakta olan “sönmeyen barış meşalesi” ise insanlığa dair bir umudu sembolleştiriyordu.
Hereke’den Dünyaya Uzanmış Bir Halı
Fatma Aktaş Hanımefendi, büyük bir incelikle bizlere binayı gezdirirken, Barış Sarayı’nın duvarlarının ve zeminlerinin taşıdığı hikâyeleri de aktardı.
Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid’in 1896’da Hereke’de dokunmasını emrettiği 160 metrekarelik tek parça yün halı, tam 106 yıl boyunca burada serili kalmış. Ardından, aynı desenlerle altı kişinin altı yılda dokuduğu 20 metrekarelik ipek halı ile değiştirilmiş. O halıyı görememek bir eksiklikti ama hayal etmek bile insana gurur veriyordu.
Mimari Bir Mücevher
Sarayın mimarı Fransız Louis M. Cordonnier, Gotik ve Rönesans çizgilerini harmanlayarak adeta ihtişam ile zarafeti buluşturmuş.
Dış cephedeki oymalar, kabartmalar ve sembolik motifler “adalet” ve “barış” kavramlarını adeta taşlara kazımış. Ortaçağ esintili heybetli saat kulesi, zamanın ötesinde ebedi adaletin simgesi olarak yükseliyor.
Ana girişteki bir tondan ağır bronz kapılar ise barışı ve adaleti temsil eden figürlerle süslenmiş. Kapılardan içeri girdiğinizde, insan kendini bambaşka bir dünyada buluyor.
Büyük Adalet Salonu
Uluslararası Adalet Divanı’nın oturumlarını gerçekleştirdiği Büyük Adalet Salonu, yüksek tavanları, vitray pencereleri ve freskleriyle görkemli bir atmosfer yaratıyor.
Hukukun ve adaletin tarihini anlatan duvar resimleri, salonun ruhunu şekillendiriyor. Burada alınan kararların ağırlığı, mekânın ihtişamıyla birleşerek ciddiyeti artırıyor.
Sanatın Evrensel Dili
Koridorlarda ise çeşitli ülkelerin bağışladığı tablolar, duvar halıları ve heykeller yer alıyor. Bu eserler, adaletin yalnızca mahkeme kararlarıyla değil, sanatın diliyle de tüm insanlığa ulaşabileceğini gösteriyor.
Dilek Pusulasına Yazılan Sözler
Ziyaretin sonunda Fatma Hanım, bizi girişteki dilek köşesine götürdü. Biz de orada kalemimizi elimize aldık ve şu cümleyi yazdık:
“Yolumuz nizam-ı âlem, hedef Kızılelma.”
Bu söz, geçmişin idealleriyle bugünün evrensel değerlerini birleştiren bir dua gibiydi.
Sönmeyen Meşalenin Sessizliği
Ancak bugün o meşale, sembolik olarak yanmaya devam etse de görevini yerine getiremez hâle gelmiş görünüyor. Gazze’de yaşanan insanlık dramına karşı sessizlik, bu sarayın ihtişamıyla çelişiyor.
Bir zamanlar adaletin sesi olmayı hedefleyen bu kurum, artık eski gücünü kaybetmiş durumda. Tıpkı tarihte “hasta adam” diye anılan devletler gibi… Ne yazık ki bu adliye de bugün hasta.
Teşekkürün En Sıcak Hali
Tüm bu anlamlı yolculukta bizlere rehberlik eden, işini bırakıp zamanını ayırarak binanın her köşesini sabırla anlatan Saygıdeğer Fatma Aktaş Hanımefendi’ye en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Kendisine minnettarız.
