Yazarlarımız

12 Eylül’ün Kara Gölgesi: Nereden Nereye?

Rafet ULUTÜRK

12 Eylül 1980… Tank paletlerinin sesini hatırlayanlar için sadece bir tarih değil, bir kırılma, bir karanlık başlangıçtır. Türkiye o sabah, özgürlüğünü askıya alıp “ekonomik istikrar” vaadiyle susturulmaya razı edildi. Peki ne pahasına?

Demokrasiye Darbe, İnsana Darbe

Siyasetçiler susturuldu, partiler kapatıldı. Gazeteciler yazamaz, halk konuşamaz oldu. Üniversiteler, meydanlar, fabrikalar… Hepsi tek bir korkunun gölgesine girdi. İnsanlar sadece fikirlerinden dolayı işkence gördü, cezaevlerine atıldı. O günün karanlığı, sadece sokaklara değil, toplumun hafızasına da kazındı.

İstikrar Masalı

Darbe sonrası ekonomiye “istikrar” getirileceği söylendi. Ama hangi istikrar, kimin istikrarı? Halkın sırtına yüklenen borçların, emeğin değersizleştirilmesinin, gençlerin geleceksiz bırakılmasının istikrarı mı? Demokrasi olmadan, özgürlük olmadan, sadece rakamlarla oynayarak istikrar sağlanabilir mi? 12 Eylül, ekonomik reçetelerle süslenmiş ama aslında toplumu susturmayı amaçlayan bir dönüm noktasıydı.

Nereden Nereye?

Bugün hâlâ aynı soruları sormuyor muyuz? Bugün hâlâ halk kutuplaştırılıyor. 12 Eylül’ün gölgesi hâlâ üzerimizde. Adaletimiz hala istendiği ahlak ve adalet uygulanmıyor. Demokrasiyi savunmayan, özgürlüğü önemsemeyen her tavır, o gölgeyi yeniden büyütüyor.

Sert Bir Uyarı

12 Eylül bize şunu öğretti: Bir millet, özgürlüğünü ekonomik istikrar masalları uğruna feda ettiğinde, ne ekonomisini kurtarabilir ne de onurunu. Bugün bizlere düşen, o kara gölgeyi hatırlamak ve bir daha aynı yanılgıya düşmemektir. Çünkü demokrasi olmadan ekmeğin de güvenin de hiçbir anlamı yoktur. Bireysel adaletin ve insan onurunun en üst düzeyde olması gerekir.

Özgürlüğün Kıymeti

Bir devletin özgür olmasının önemini anlamak için, gerçekten özgür bir devlette yaşamak gerekir. İşte bugün Türkiye Cumhuriyeti devletimiz, bütün baskılara, bütün zorluklara rağmen, özgür olmaya koşuyor. İnşallah yakın bir zamanda tam anlamıyla özgür oluruz ve bizler de özgür bir ülkenin ne demek olduğunu hep beraber yaşarız.

Gençliğe Çağrı

Ey gençlik!
Bu ülkenin yarını, umudu, vicdanı sizsiniz. 12 Eylül’ün karanlığını, baskısını, korkularını siz yırtıp atacak; bu topraklara yeniden ışığı siz getireceksiniz.

Unutmayın: Özgürlüğü, demokrasiyi, ahlakı ve adaleti en çok siz savunacaksınız. Çünkü özgürlük sadece bir kuşağın değil, bütün bir milletin nefesidir. Eğer siz bu nefese sahip çıkmazsanız, bir gün yine boğulmak isteyenler çıkacaktır. Eğer siz sahip çıkarsanız, bir daha hiçbir tank paleti özgürlüğümüzü ezemeyecek, hiçbir baskı bizi susturamayacaktır.

Ama bilin ki özgürlük, sadece hakkını almak değildir. Aynı zamanda başkasının hakkına dokunmamaktır. Özgürlük, çevrene zarar vermemek, eşitliği savunmak, ahlakı ve adaleti kendi hayatında yaşatmaktır. Hepimizin hakkı eşit olmalı; hepimiz birbirimize eşit ahlak göstermeliyiz.

Gençlik!
Eğer biz kendimizi düzeltirsek, devletimiz de düzelir. Eğer biz adil olursak, devlet de adil olur. Eğer biz susmazsak, devlet de susturamaz. Çünkü devlet dediğimiz, biziz! Onun kaderi, bizim elimizdedir.

Bugün susan yarın kaybeder. Ama bugün dimdik duran, yarın özgürlüğün gerçek onurunu yaşar. Sizler, bu ülkenin geleceğini sadece seyredecek değil, yazacak olan nesilsiniz.

Bir Cevap Yazın